ilgop

3.6K 189 70
                                    

Kırmızı kapüşonlu hırkamın fermuarını yukarı doğru çekerek aynada kendime baktım. Siyah tişört, kırmızı hırka ve kot pantolon eylül ayının ilk günü için iyi bir kombindi.

Hem o kırmızıyı çok severdi.

Evden dışarıya ilk adımımı attığımda başımı gökyüzüne çevirdim. Gökyüzünü kaplayan bulutlar yağmurun yağacağının habercisi gibiydi.

Yavaşça yürürken düşünceli ve heyecanlıydım. Heyecanımın sebebi onu görmekti. Son zamanlarda ona karşı olan arkadaşça duygularım yerini farklı duygulara bırakmıştı.

Bu duygular onu kaybedeceğimi düşündüğüm trafik kazasıyla başlamıştı. Belki de hep vardı ama ben o gün fark etmiştim.

Jungkook, çocukluğumdan beri tanıdığım komşum, arkadaşım, çocukluğumdu. Bazen her zaman yanımda olan gölgem gibiydi. Bir ay önce ağır yaralandığı bir trafik kazası geçirmişti. Şimdi durumu iyiydi ancak hala hastanede yatıyordu.

Ve bugün onun doğum günüydü.

Hastane kapısından içeri girerken heyecanım gittikçe artmış titreyen bacaklarım yürümemi zorlaştırmıştı. Evden çıkmadan hemen önce aldığım elimdeki hediye paketini sıktım.

Asansöre binip odasının bulunduğu kata geldiğimde gözlerimle oda numarasının yazdığı yere baktım.

302 numara. Başlıyoruz.

Açık olan kapının pervazına iki kez vurunca yatağında uzanan Jungkook bana döndü. Kafasıyla içeri girmem için işaret verince gülümseyerek yanına doğru ilerledim.

"Hoş geldin." derken gülümsüyordu.

Ona doğru ilerleyip yatakta yatmasına rağmen kollarımı ona dolayıp kulağına fısıldadım.

"İyi ki doğdun."

Kollarımı ondan çekerken onun gülümseyen yüzüyle ben de ona gülümsedim. Bir dakika, ne? O kızarmış mıydı?

Yüzüne daha uzun bakıp şu anki görüntüsünü beynime kazıdım.Yakında gidiyordum belki bir daha hiç donmeyecektim ve onun bundan haberi yoktu.

"Bir şey mi oldu?" onun konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp kafamı hayır anlamında salladım. Hediye paketimi ona uzatıp "Ben buradan gittikten sonra aç olur mu? Şimdi gitmem gerekiyor." dedim. Ben ilerleyecekken izin vermeyip bileğimden tuttu.Ve aniden hiç beklemeyeceğim bir şey söyledi.

"Seni seviyorum."

Ona döndüğümde bana çok güzel bakıyordu.O beni mi seviyordu.

"Efendim?"

"Duydun işte seni seviyorum Ji eun. Uzun süredir"

Kolumu ondan çekip konuşmaya başladım."Ciddi olamazsın.Nasil olur da beni seversin beni sevmemelisin. Çünkü ben seni sevmiyorum. Senin gibi birini asla sevmem."

Şok olmuş gözlerle bana bakan Jungkook ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Bu onun beklemediği bir tepkiydi.Belki yaptığım aptalcaydı. Ama ben gidiyordum belki hiç dönmezdim. Birini sevmemeliydim , biri de beni sevmemeliydi. İkisi de olmuştu ve ben buna engel olamamıştım. Hepsi benim hatamdı.

"Benim gibi biri?" derken sesi titriyordu.

Lütfen beni affet.

"Bunu açıklamak zorunda değilim. Durum zaten ortada" derken elimle onu işaret ettim.

Konuşmadı. O an onun güzel sesini duymak için her şeyi yapabileceğimi düşündüm.

Lütfen susma, bağır çağır ,öfkeni kus ama susma. Sesine ihtiyacım var. Sana ihtiyacım var.

Hastane odasından çıkarken arkama bile bakamadım. Dolan gözlerimden yaşlar firar ederken hastaneden çıktım.

Ben ağlamaya başlarken yağmur yağmaya başlamıştı.Başımı gökyüzüne çevirdim.

Son kez arkama baktım ve yürümeye başladım.


1 Eylül 2014

🐇

"...And love is just a camouflage for what resembles rage again

Ve aşk sadece, öfke benzeri şeylerin kamuflajıdır yine

So if you love me, let me go. And run away before I know.

Bu yüzden eğer beni seviyorsan, bırak gideyim. Ve bilmeden önce kaçayım.

My heart is just too dark to care. I cant destroy what isn't there

Kalbim henüz ilgiye çok koyu. Burda olmayanı yok edemiyorum

Deliver me into my fate

Beni kaderime teslim et

If I'm alone I cannot hate

Eğer yalnızsam nefret edemiyorum

I don't deserve to have you

Sana sahip olmayı hak etmiyorum...."

❤çok masum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❤çok masum

mianhaeyo▶jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin