"Her şey hazır mı?"
"Evet hazır."
"Çocuklar! Jimin geliyor, saklanın!"Jimin her zamanki saatinde dükkana gelmişti, dükkanın açık olduğunu görünce geç kaldığını zannedip korkudan hemen saate baktı. Geç kalmadığını fark edince merakla içeri girdi.
Etraf kırmızı balonlar ile süslüydü, kırmızı güller, aralara serpiştirilmiş siyah simler.
Her yer siyah ve kırmızı olarak çok ihtişamlı görünüyordu.Daha da ihtişamlı bir şey gördü karşısında, siyah bir takım elbisenin içindeki sevgilisi Jungkook’u.
Jungkook Jimin’e yaklaşıp dudaklarını kısaca öptü.
Jimin şaşkınlıkla ona bakıyordu.
“Bilirsin güzelim, bu konuşmaları pek iyi yapamam. Fakat ben gökyüzü isem, senin beni tamamlayan güneşim, bulutlarım ol istiyorum. Ve gelecekte gelebilecek olan küçüğün de beni tamamlayan ay’ım ve yıldızlarım olmasını.
Yani dünyanın sonuna kadar birbirimizi tamamlayalım, hatta bundan sonraki hayatımızda da beraber olup mükemmel bir aile olalım istiyorum."Jungkook Jimin'in saçlarını okşayıp dizlerinin üzerine çöktü ve cebinden yüzüğü çıkarıp açarak ona doğru tuttu.
“Benim küçük Jimin’im..sonsuza dek beni tamamlar mısın? Sonsuza dek benim olur musun? Benimle evlenir misin?”
Jimin, ne diyeceğini bilemiyordu. O kadar ani olmuştu ki, şaşkınlıktan ve mutluluktan ölmek üzereydi. Elleri titriyordu.
“Jungkook, sana aşığım. Sonsuza dek seni tamamlayacağım, sonsuza dek senin olacağım. Gökyüzü; güneş, ay bulutlar ve yıldızlar olmadan tamamlanamaz değil mi? Ya da gökyüzü olmadan güneş, ay ve yıldızlar olamaz. Bu yüzden, sonsuza dek beraber olacağımıza söz veriyorum. Evet Jungkook, evet!"
Jungkook ona doğru uzanan küçük elin yüzük parmağına yüzüğü taktı. Daha sonra ise kendininkini. O anda arkadan arkadaşları çıkıp konfetilrr patlattı. Jungkook ve Jimin birbirlerine sıkıca sarılıp öptüler.
Gayet ihtişamlı ve onlara yakışan bir düğün yapıp, ayrı bir eve çıktılar. Daha sonra Jungkook barı başka birine devredip Jimin’in çalıştığı dükkanı satın aldı ve orada beraber çalışmaya devam ettiler.
Beraber orayı güzelce baştan dekore edip, güzel güzel pastalar yapıp satmaya başladılar.İki katlı, bahçeli ve gayet büyük bir evleri vardı. Güzelce düzenlemişlerdi.
Tanrı bile biliyor ki, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi çiftiydi onlar. Öyle de kalacaktı, aşkları tarihe yazılacak kadar güzeldi.
Yaklaşık 3 sene sonra
"Hey Jeongsan! Buraya gel! Ahh, seni küçük yaramaz, kaçma!"
Jungkook kahvaltıyı hazırladıktan sonra kapıya yaslanmış, çocuğunu ve eşini izleyip gülüyordu. Ona doğru gelen Jeongsan’ı yakalayıp kucağına aldı.
“Neden kaçıyorsun sen bakalım?”
“Üstünü giydirmeme izin vermiyor.”
Jungkook boştaki kolunu açıp Jimin'in gelmesini bekledi. Jimin de küçük bir çocuk gibi koşarak gidip beline sarıldı ve kafasını göğsüne koydu.
Jungkook ilk önce çocuğunun yanağını öptü, daha sonra Jimin'in saçlarına küçük bir öpücük bıraktı.
“Sizi çok seviyorum güzellerim.”
Mutlu bir aile.
Jeongsan bu ailede büyüyeceği için gayet şanslı olmalı öyle değil mi?
Bence öyle.“Gülme öyle, dudaklarının kenarından akıyor cennet. Öpesim geliyor.” 🥂
YOU ARE READING
Single Night. || JiKook ||
Fanfiction"Bilinmeyen; Bu gece güzel bir gece geçireceğiz güzelim, kendini hazırlasan iyi edersin. pjmn; Ne?"