evet kisa hikayeydi arkadaşlar bildiğiniz üzere
bu kadar kısaydıama bu bölüm uzun biraz ehe diğer bölüme geçip fikrinizi belirtmeyi unutmayın!
iyi okumalar
sizi seviyorum...
namjoon o günün sabahı kendini seokjin'in evinde buldu. dün söyledikleri şeyleri noktasına virgülüne kadar hatırlıyordu. hatırlamıyor gibi yapacaktı, en iyi yaptığı şey buydu.
"namjoon-ah! kahvaltı hazır!"
hafifçe gerinerek mutfağa yürüdü. gerginliğini belli etmek istemese de çoktan kulakları kızarmaya başlamıştı.
seokjin ise tüm gece uyumamış ve namjoon'la şu ana kadar yaşadığı şeyleri düşünmüştü. çok zaman geçirmişti onunla. ailesinden bile yakın hale gelmişti.
birkaç sene önceki seokjin, en yakın arkadaşından hoşlanmıştı. hareketleri, gülümsemesi, konuşması...her şeyi ayrı etkileyici gelmişti ona. sonra bu hisleri kalbine gömdü. eğer hisleri açığa çıksaydı, onu kaybedeceğinden korktu.
"ne kadar ağırsın biliyor musun?"
seokjin gülümseyerek namjoon'a söylendi. doğrusu bu ise, unutmuş gibi yapacaktı.
"kilo verdiğimi düşünüyordum oysa ki?"
gülüşmelerle geçen bir kahvaltıdan sonra salona geçti ikisi de. bir diziye başlayıp akşama kadar onu izlediler.
namjoon'un aklına çantası geldiğinde endişelendi. bara dahi gitse o çantayı yanından ayırmıyordu.
"seokjin-ah, çantamı nereye koydun?"
"ah doğru! bekle getireyim."
namjoon gerilse dahi seokjin'in çantanın içine bakmayacağını bildiği için rahatlamaya çalıştı.
seokjin misafir odasından çantayı alırken çantanın açık olduğunu fark etmedi.
çantanın içinden düşen parfüm, birkaç kalem, ıslak mendil gibi şeyleri çantaya geri koyduktan sonra bordo renkli, orta boy telli bir deftere çarptı gözü. bu defteri birçok kez görmüştü. namjoon'un aklına gelen sözleri karaladığı bir defterdi.
çantayı omzuna asarak defteri eline aldı. sayfalara teker teker bakarken gözüne birkaç söz çarpmıştı. namjoon'un telefonda söylediği sözlerdi bunlar.
"namjoon-ah,"
namjoon kafasını çevirdiğinde seokjin'i, elindeki defterle göreceğini bilseydi. asla kafasını çevirmezdi.
"bana bu şarkıyı söylesen, hm?"
seokjin, namjoon'un yanına giderek kast ettiği şarkıyı gösterdi. namjoon'un elleri terlemeye başladı. heyecanlandığında hep böyle olurdu.
"ş-şey, gitarsız söylersem anlamsız olur. gitarım da yanımda değil. başka zamana artık."
"benim gitarım var ya namjoon! bekle getireyim.."
seokjin odasına ilerlerken namjoon ecel terleri dökmeye başlamıştı. aman, dedi, ne olacaksa olsun.
seokjin elinde gitarla döndüğüne namjoon'u daha rahat görmüştü. artık elleriyle oynamıyordu.
namjoon akorlarda birkaç ayarlama yaptıktan sonra sözlerine başladı.
"haklısın,
sarhoş olabilirim.
bu bir hata olabilir, sabah olduğunda bunların hepsini unutmuşum gibi rol yapabilir ve yanında rahatsızca hareket edebilirim.."yavaşça gözlerini kapattı.
"ama bu gece,
kesinlikle sana söylemem gereken şeyler var.
bu zayıf halim için üzgünüm,
ama lütfen sarhoş olduğum için bunları söylediğimi düşünme.
ne zaman senin önünde dursam söylemek istiyorum bunları,
ama bir türlü cesaret edemiyorum.
şimdi sana itiraf edeceğim. "sarhoşken söylediği sözleri tamamen ayıkken söylemek heyecan vericiydi, biraz da korkutucu. gözlerini açarak seokjin'e çevirdi.
"başından beri seni sevmiştim.
beceriksiz sözlerim güvenilmez görünse de, öylesine söylediğim şeyler değil.
gece aydınlandığında, seni kollarıma alacağım ve tekrar seni ne kadar çok sevdiğimi söyleyeceğim.
bunlar herhangi birine söylediğim sözler değil, ben, öyle biri değilim."seokjin gözlerinin dolduğunu belli etmemeye çalışsa da namjoon çoktan görmüştü bile. dayanamayıp gözlerini kapattı.
"senin kadar ben de garip hissediyorum,
gözlerine dahi bakamıyorum.
daha önce söylediğim şeyleri söylemeye devam ettiğim için üzgünüm ama sana her şeyi anlatmak istiyorum.
seni böylesine çok seviyorum."şarkının sonuna yaklaşırken ses tonunu hafifçe düşürdü.
"gece aydınlandığında,
seni kollarıma alarak sevdiğimi söylemek istiyorum. seni..."kısa bir duraksamadan sonra devam etti.
"seni seviyorum."
gözlerini açmaya cesaret edemedi namjoon. korkuyordu. en yakınının gitmesinden çok korkuyordu. çünkü emin olduğu bir şey vardı, seokjin kesinlikle üstü kapalı yaptığı itirafı anlamıştı.
ufak bir tebessüm etti.
"keşke bunları telefondan söyleseydim. böylece 'kapatıyorum' diyerek telefonu kapatırd-"
sözünü kesen şey,
seokjin'in ona sıkıca sarılmasıydı.bazen sıkıca sarılmak,
konuşmak ya da öpmekten daha iyi anlatırdı hisleri....
nasıldı
beğendiniz mi
umarım beğenmişsinizdirkısa bir konuşma okumak ve fikir belirtmek isteyenleri bir sonraki sayfaya davet ediyorum
sizi seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐝𝐫𝐮𝐧𝐤𝐞𝐧 𝐭𝐫𝐮𝐭𝐡 ⁝ 𝐧𝐚𝐦𝐣𝐢𝐧
Fanfic- tamamlandı ❝ sabah olduğunda bunları hatırlamıyor gibi rol yapabilirim.❞ - kısa hikaye © mindaextae