Vaka

24 2 0
                                    

Gecenin bir saatinde, uykumu bölen telefon sesindendir herhalde, pek bir sinirliydim. Aranma sebebim çok önemli değilse, arayanların benden işitecekleri büyük bir azar ve tonla kırıcı söz vardı.

Hâlâ çalan ve karanlık odamda yankı yapan telefonumu cevapladım, çok hoş bir yanıtlayış olmamıştı gerçi... "Gecenin bir saatinde beni uykumdan uyandıracak kadar mühim olan nedir, Min Ho?" Ses tonumdaki uyku, çöldeki su gibiydi, varlığı ile yokluğu aynıydı, lakin sesimdeki sinir o kadar barizdi ki, karşımdaki polisin sert yutkunuşunu duymuştum. "Bay Jeon, Bay Jung yeni vakayı size vermek istedi. Gizemli ve önemli bir vaka. Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm fakat Bay Jung bu gizemli olayı size devretmemi istedi."

"Jung Min'in böyle bir saatte bana bir görev verdiğine inanamıyorum. Yaklaşık bir saate gelirim, o zamana kadar umarım vaka hakkındaki bütün bilgileri hazırlarsınız. Aksi takdirde ne olacağını biliyorsunuz." Sert bir kişiliğim yoktu, aileme karşı çok yumuşak ve sıcak biriydim fakat mesleğim gereği dışarda bu yanımdan çok taviz veremiyordum. Evim tek özgür olduğun yerdi, kısacası. Dört duvar arasında olsam da, gerçek kişiliğimle  yalnız kalabildiğim tek yer burasıydı. Yalan kokusunu almadan nefes alabildiğim tek yer burasıydı.

"Tabii ki, vaka hakkındaki bütün dosyalar hazır. Sizi bekliyoruz." Beklesinler, bu saatte mi haber verilir? "Geliyorum." Kısa telefon görüşmemizden sonra telefonu yatağımın hemen yanında bulunan komodine tabiri caizse fırlatmış ve hazırlanmaya başlamıştım.

Günlük kıyafetler giymiştim: siyah bir tişört, siyah dar paça pantolon ve siyah, geniş bir kapüşonlu.

Komodine bıraktığım telefonumu, pantolonumun arka cebine sıkıştırdım ve kimlik, cüzdan gibi gün içinde gerekli olabilecek eşyalarımı sırt çantama koydum.

Odamdan çıkıp koridorda salona doğru ilerlerken, salonun camında bir karartı gördüm. Göz yanılması olmalıydı çünkü evimin etrafında güvenlikler vardı ve izinsiz herhangi birinin girmesi mümkün değildi. Buna rağmen emin olmak için cama yaklaştım. Camda bir el izi vardı ve bu evin içinden değil, dışından yapılmıştı. Ayrıca el izi benim elimden daha büyüktü: parmaklar daha uzun ve daha inceydi.

Camı incelemeyi bırakarak aşağı indirdim bakışlarımı. Herhangi bir korku sezmiyordum zaten, sezemezdim. Her gün böyle vakaları açıklığa kavuşturuyordum ve öyle dosyalar vardı ki, kanımı donduruyorlardı. Bu yüzden alışmıştım, sanırım.

Gelenin çoktan kaçmış olmasını bekliyordum lakin, bahçeye bakarken iki mavi irisle göz göze gelmeyi beklemiyordum. Buz mavisiydi, tehlikenin ateşiyle yanan gözler. Gözlerimiz birleşince bir kıvılcım çakmış, bütün duyguları çıkan yangınla kül haline getirmişti.

Herhangi bir saldırı yapmadan, sakince arkasını döndü ve öylece gitti. Arkasına bakmadan, gözlerini gözlerime değdirmeden sadece gitti.

**********

"Bay Jeon, dosyalar burada!"

Çalıştığım şirketin beni yönlendirdiği karakol, sakin ve sessiz bir yerdi. Lakin, ilk defa çalışan polisler bu kadar heyecanlı ve korkmuş vaziyetteydi.

Önüme bırakılan dosyayı açarak derin bir nefes aldım. Böyle işlerle uğraşmaktan bıkmıştım, çocukça bir hayalin peşinden giderek bu mesleği seçmiştim ve şimdi bunun bedelini ödüyordum.

Yine hangi psikopat bir cinayet işlemişti acaba?

Sorulan soru katilin kim olduğuydu, her zaman olduğu gibi. Neden yaptığı asla sorulmuyordu. İşlediği günah çok ağırdı ve bunun cezası insanlıktan çıkarılmaktı. Dosyada cinayetin işlendiği yere baktım; Seul, HangHang parkı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 02, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin