Her yerde çığlık atan kaçışan insanlar vardı. Emre yanıma çoktan ulaşmış ve eline silahını almıştı. Etrafımda dönüp duruyor, ateşin geldiği tarafa -yukarıya- bakıyordu.
-İyi misin!
Yerde kanlar içinde yatan kıza bakıyordum. Kanım donmuştu. Ne biliyordu! Bu kadar önemli ne biliyordu ki öldürülmüştü!
-Ömer! Sana diyorum!
Kulaklarımda bir uğultu vardı... Emre'yi görsem de duymakta zorluk çekiyordum.
-Kendine gel!
Sağ yanağıma yediğim tokatla birlikte sendelemiştim. Bir anda gözlerim Emre'nin gözlerini buldu. Her halinden benim için endişelendiği gayet belliydi. Aynı zamanda da fazlasıyla gergindi, hissedebiliyordum.
- Abi bir şey söyle! Bak ortalığı toparlayıp bu pisliği yok etmeliyiz!
-Ha... Hayır! Kesinlikle burdan biri çoktan polise haber vermiştir. Kızın dinlenme cihazını almalı ve yok etmeliyiz. Yoksa polis ilk başta bizi araştıracaktır.
-İyi de kızın dinlenme cihazı olduğunu nerden biliyorsun?
Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Ve yeniden Emre'ye baktım.
-Emre şu an da sadece dediklerimi yap tamam mı?
Başını iki elleri arasına alıp oflayarak nefesini dışarı verdi. Gerginliği iliklerine kadar her yanını sarmıştı.
-Söyle, ne yapmamı istiyorsun!
-Her zaman ne yapıyorsak onu yap, tamam mı?
Tebessüm ederek yanımdan uzaklaştı. İşte başlıyorduk. Öncelikle etrafta saçma sapan koşuşan insanlara bir dur deme zamanıydı.
-Artık hepiniz çığlık atmayı kesin!
Evet. İşe yaramıştı. Hepsi susmuş ve korku dolu gözlerle bana bakıyordu.
-Burada olan her neyse hiçbir şey hakkında bilgimiz yok. Polis geldiğinde herkes olanı biteni anlatmalı.
Tek kaşımı kaldırdım. Ellerimi ceplerime yerleştirdim. Sırıtarak o muazzam tehtitkar sesimle hepsinin canının tehlikede olduğunu haber verdim.
-Fakat! Canına susayan herkes!
Yutkunduklarını biliyordum. Çünkü şu an da hepsi Ömer Tahir tarafından tehtit ediliyorlar.
-Aranızda polisi arayanınız var mı?
Hiçbirinden ses çıkmıyordu. Boğazımı temizleyip yeniden :
-Anlamadınız galiba, size az önce dedim ki içinizde polisi arayanınız var mı!
Anlaşılan çok korkmuşlardı. Zaten korktukları her hallerinden belliydi. Peki ben bu durumda ne mi yaptım? Tabi ki hepsine saçma sapan bir senaryo anlatıp polise geldiklerinde anlatmalarını söyledim. Aksi halde biz suçlu konumunda olacaktık. Ve dahası her şey gün yüzüne çıkacaktı. Ve bunun olmasını istemediğim için senaryoyu mükemmel ve kusursuz ayarladım. Öncelikle kızın eline bir silah verdik. İntihar etmiş gibi görünecekti. Herkes ifadesinde de bunu söylemişti. Bizler de dahil olmak üzere.
-Polis bey, inanın Ömer Tahir çok denedi. Ona intihar etmemesi için çok fazla dil döktü. Ama kız kafasına koymuş olmalı ki bir anda tetiğe bastı... Çok korkunçtu!
-Anlıyorum hanımefendi. Böyle vakalarla çok fazla karşılaşıyoruz.
Biliyorum ki başındaki kurşundan kızın yapmadığı bir şekilde çıkacaktı, çünkü vuruş mesafesi ve kurşun her şeyin haberini verecekti fakat bize zaman lazımdı. Yeteri kadar bir zaman kazanabilirsek bu işi o kadar kolay çözebilirdim. Ve her kimin yanından geçsem uydurma yalanları duyuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMER TAHİR
Mystery / Thriller"Fe eyne tezhebun! " sahi Ömer Tahir. Bu gidiş nereye? Bu nizam bu kainat sence de Rabbine bir davet değil mi? Sen ki onca şey yaşamışken... İnan mıyor musun? Ümitvar eden Rabbinin seni affedeceğine? Tövbe kapısının her daim açık olduğunu bildirsed...