Kapıdan gelen tıklama sesiyle Pacifica saçlarını taramayı bırakıp koşarak alt kata indi. Uzun zamandır planladığı şeyi hayata geçirmek için sabırsızlanıyordu.
Gıcırdayan tokmağı çevirip kapıyı açtığı anda karşısında beliren tanıdık sima karşısında gülümsedi. "Merhaba Gideon! Hoşgeldin."
Gideon, her zamanki çekingen tavrıyla, çok da yüksek olmayan bir sesle "Merhaba Pacifica..." dedi en iyi arakdaşına.
"Durma öyle içeri gel!" diyerek yıkılmak üzere gibi görünen klübeye Gideon'u aldı.
"Bay ve Bayan Southeast buradalar mı?" diye sorarken etrafına bakındı Gideon.
Pacifica başını sağa sola salladı. Yüzündeki gülümseme hâlâ yerini koruyordu. "Hayır ama gitmeden önce yemek bıraktılar merak etme."
Gideon hafifçe tebessüm etti "Annenle baban bana her zaman çok nazikler. Onlara lütfen benim için teşekkür et."
Pacifica iyice sabırsılanmaya başlamadı. "Evet evet evet." Gideon'u sırtınada itmeye başaldı. "Oturma odasına geç hadi! Sana göstermek istediğim bir şey var!"
Gideon, Pacifica'nın bu hâline bir anlam veremedi. Yine de onun talimatlarına uydu. Oturma odasına geçerken Pacifica, Gideon'un gözlerini elleriyle kapatmıştı. "Neler oluyor Pacifica?"
Pacifica dudağını ısırdı. Gideon'a hazırladığı şeyi göstermek için iyice heyecan yapmıştı. "Şimdi göreceksin. Üçe kadar sayıp gözlerini açıyorum. 1... 2... 3! 12. Yaş Günün Kutlu Olsun!"
Pacifica ellerini Gideon'un gözlerinden çekmişti. Oturma odasında ortadaki sehpahanın üzerinde küçük bir kek vardı. Oldukça şekilsiz olmasından el yapımı olduğu belliydi. "Asıl doğum gününün akşam olduğunu biliyorum ama yine de ilk kutluyan ben olmak istedim."
Gideon, Pacifica'ya baktı. Gözleri dolmuştu. Suratına içinde bulunduğu ılık hislerin verdiği büyük bir gülümseme yayıldı. "Teşekkür ederim Pacifica. Çok teşekkür ederim."
İki arkadaş birbirlerine bir süre sarıldıktan sonra kekin başına geçtiler. Tadı çok da harika değildi belki ama yine de beraber keki bitirmeyi başarmışlardı.
Pacifica çatalıyla son lokamasını ağzınına attı. "Bugün bir haber duydum. O büyük malikanede yaşan adam var ya hani iyi arkadaş olduğun..."
"Stanley mi?" Diye sordu Gideon.
"Evet evet o! Onun yeğenleri yanına taşınıyormuş. İkizlermiş. Biri kız biri erkek. Ve ayırca yaşıtlarımız olduklarını da duydum." Pacifica gülümsedi "Sence arkadaş olur muyuz?"
Gideon hâlâ tabağındaki keki yemeğe devam ediyordu. Hafifça başını çevirip camdan dışarı baktı. "Kim bilir..."
****
Mabel ayağını sürekli olarak yere vuruyordu. Kaşları çatıktı. "Bu iğrenç yere nasıl düştüğümüzü anlamıyorum. Annemle babam da bizi buraya göndererek ne halt etmeye çalışıyorlar? İnsanların hepsi pis, köylü ve fakir. Gerçekten buradan ve buradaki herkesten nefret ediyorum."
Dipper ifadesiz suratıyla Mabel'a yandan hafifçe baktı. "Değiştirebileceğimiz bir şey değil. Ayrıca sen..." gözleriyle baştan yukarı Mabel'ı inceledi. "...zaten her şeyden nefret edersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reverse Falls
Fanfiction*Esrarengiz Kasaba fan kurgusu. *Alternatif evren. *monkeyz1