Tamug'un Sonu

11 0 0
                                    

Kızgın güneşin altında sonsuza uzanan çöl kumlarının üzerinde uzun boylu beli bükülmüş bir adam ayaklarını sürüyerek yavaş adımlarla yürüyordu. Uzaktan her an yere düşecek bir hortlak gibi gözüküyordu. Geçen zamanı saymayı bırakalı çok olmuş, elbiseleri ise sert şartlara dayanamamıştı.

Çırılçıplak Kurumuş bedeni kirden siyahlaşmış, uzun saçları yağ ve tozdan keçe gibi bir hal almıştı. İfadesiz bir bakışla sadece yürüyor, yarım bir ağızla sürekli fısıltılı bir sayıklama;

'Küğçe.. Küğçe..'

Sonsuza giden bu adamın ne kadar yol geldiğini ancak Tanrı bilebilirdi. Güneş, sıcak ve kum. Bütün bedeni kurumuş, yine de yılmadan yürüyen bir iskelet.

Son tepeyi çıktıktan sonra hiç ışık kalmayan gözlerinde ufak bir parıltı oluştu. İlginç bir şekilde, kum tepesinin hemen bitimiyle çölün de bittiğini gördü. Bir az takati kalmış olsaydı kesinlikle yüzünde bir gülümseme oluşurdu ancak yüz kasları da tamamen kurumuştu.

Derin bir nefes alarak ilerlemeye başladı. İlk gözüne çarpan esrarengiz bir şekilde 1 km önünde aniden beliren zirvesi gözükmeyen engin bir duvardı sonsuza ve ebediyete meydan okuyordu. Ön tarafı bir şerit gibi uçsuz çayırlarla doluydu ancak arkasını görmek imkansızdı.

"Tanrı dağlarından bile engin" diye zorla düşünebildi adam.. Kendi iç düşüncesini ilk defa duymuş gibi şaşırdı. Uzun zaman önce düşünmeyi de bırakmıştı.. yavaş yavaş zekası ve hatıraları da toparlanmaya başlıyordu.

"Al..ın kt..b" diyebildi çok zor bir şekilde

En son hatırladığı önemli vazifesi Altın Kitab'ın*(1) peşinde hadsiz bir öcüyü*(2) avlamak ve konuşturmak için tuzak kurduğuydu. Uzun boylu dağınık pis saçlı karanlık suratlı bir öcüydü. Kırmızı göz bebekleri ve biçimsiz burnuyla tiksinti yaratan kokusu dün gibi aklına gelmişti.

Bir parça Kaya Tuzu ile öcüyü çok kolay şekilde yakalamıştı ama düzinelerce hortlak*(3) hizmetkarı olabileceğini düşünmemişti..

"Hepsi de yaman cengaverlerdi, hayattayken yiğit savaşcılarmış kesinlikle.." diye düşündü.

Bir az daha düşününce farketti; hortlaklar öldürmemişti onu, hepsiyle gayet kılıç oyunlarıyla baş edebiliyordu. Asıl problem Küğçe Kam yakalanmıştı.

"Kü..çe.." diye bir inilti çıkardı

Ağlayabilecek durumda olsa belki ağlayabilirdi ama vücudunda göz yaşı için de sıvı kalmamıştı..

Uzun düşüncelerin arasında yüz metrelik yolu zorlukla tamamlayabilmişti. Çıplak ayağı çayır alana gelince yüzünde ilginç bir mimik belirdi. Tam olarak nasıl bir ifade olduğu, kemik hatları alenen gözüken suratında hiç belli olmuyordu.

Az ilerde heybetli ulu bir ağacı kesti yorgun gözleri. Çok da uzak olmayan yolu yürümek için son mecaliyle tekrar harekete geçti..

"Küğçe Kam ne oldu sana? Neredesin?" Zihni netleştikçe son hatıraları da, aklında daha belirgin gözükmeye başladı.

Küğçe; üçyüzyıllık yoldaşı ve silah arkadaşıydı Bir Oy Billerde*(4) hiç kimsenin görmediği yeşil renk gözleri vardı. Kut olarak görünür, insanlarda korku yaratırdı gözleri. Yorgun bakan ve hafif torbalı göz kapakları dışında yirmili yaşların başında gözüken uzun boylu zayıf ve alımlı bir kızdı.. Kam vazifesi yerine getirmek için sürekli dolaşan ünlü ve yetenekli bir Kamdı. Bunun yanında çetin kılıç kullanan güzel bir kızdı..

"S..ktr" diyerek hırıldadı. Vücudu ona tepki vermese de, zihnen çok sinirli bir durumdaydı.

Hortlaklar etrafı sarmış hepsini karşılayıp oyalamaya çalışırken elinden kaçan Öcü, Küğçe'yi yakalamıştı. Haykırarak şeytanın canavarımsı iniltilerini bastırmıştı adam.. Öcü ona manalı bir bakış atmış zihnen çökerttiği kızın üstünü parçalamıştı. Bağırışları arasında iğrenç ve pis ellerini kızın vücudunda gezdirdiği sahne aklında yankılanıyordu..

AVCI- 1 HÜMA'NIN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin