ecnebi: cnabī أجنبى "yabancı"
Üst üste yolculuk ettiği tramvayda, ineceği durağa varmak üzere olduklarını duyuran yapay kadın sesinin anonsu ile insan yığını arasından sıyrılarak ön tarafa ilerlemeye yeltendi. Otomatik kapı tiz biplemeler çıkararak açılmak için iki yana doğru savrulduğunda, yüzünü yalayan ve içeri dolan sıcak hava dalgası sersemlemesine sebep oldu. 'İnecek yolculara öncelik vermek' gibi bir gaye gütmeden üzerine doğru akan kalabalık güruha karşı, arkadan itekleyen diğerleri ile birlikte omuz omuza mücadele vererek kendini dışarı atmayı başardı. Durağın kenarlarını saran, cam ve şekilsiz metal parçalarından oluşan korkuluklara tutunarak derin bir nefes aldı. Göğsüne sıkı sıkı bastırdığı çantasını, ceplerini, cüzdanını, telefonunu ve üstünü başını kontrol etti. Tastamam olduğuna karar verdiğinde turnikelerin başındaki kuyruğun arkasına geçti. En sonunda Çemberlitaş Meydanına çıktı.
Göğe yükselerek semtin haddinden fazla sayıdaki minarelerine meydan okuyan dikilitaşa doğru ilerledi. En azından, buluşmayı ayarlayan kişi her kimse, uzun zamandır ülkede olmadığı bilgisini göz ardı etmemiş, dikkatinden kaçması imkansız bir nokta seçmişti. Belki de görüşmenin doğası için gereğinden fazla bariz. Serinlemek, beklemek ve bu sırada etrafa bakınmak için, tabanı taş sıvalı, gövdesi ise demir halkalar ile desteklenen devasa anıtın gölgesini tercih etti. Sözleşilen zamandan tam olarak üç dakika yirmi altı saniye önce vardığını bilmesi için saatini kontrol etmesine gerek yoktu. Birbirlerine ve birilerine omuz atarak, hızlı adımlarla geçip giden yalnız yolcuların, kolları arasında kalın ve yaprakları sararmış ikinci el kitaplar ile ikili üçlü gezen öğrenci gruplarının, pek çoğunun boynunda asılı fotoğraf makineleri ve kimilerinin elinde yakıcı güneşten korunabilmek için taşıdıkları siyah şemsiyeleri olduğu halde rehberlerinin peşinden ayrılmayan turist kafilelerinin ve onları dükkanlarına çekmek için canhıraş boğaz patlatan satıcıların çıkardığı çok sesli İngilizce, Arapça, Kürtçe, Rusça, Japonca ve en çok da Türkçe'nin bir araya gelerek oluşturduğu uğultuya kulak verdi. Geri geldim.
Bir canlının evinde hissetmesine sebep olan detaylar zinciri, bir köpek için altına pislediği iki ağaç arası, bir aslan için sadece ışığın sınırlayabildiği uçsuz bucaksız tundralar, kartallar için gökyüzü, kumrular için ise bir çanak antenin arkasındaki daracık çıkıntı, boğazın balıkları için bir avuç su, martıları için ise ekmek tekneleri vapurların peşi ve pek çok insan için yatağını özlediği dört duvar arası olabileceği gibi, Kader'in o an ait olduğu yere vardığını bilmesinin nedeni, nahoş sokak kokusunun eşlik ettiği, duyularını ve zihnini bulandıran bu düzensiz ve aceleci insan selinin ta kendisiydi. Etrafını saran ve ayaklarının altındaki güç akışını neredeyse hissedebiliyordu.
Gülümsedi. Tüylerinin diken diken olmasına aldırmadan, içinden gelen gözlerini kapama dürtüsüne hakim oldu. Yeni işindeki ilk gününde caddenin ortasında esrimiş bir vaziyette bulunmak istemezdi. Dikilitaşın daha kuytu sayılabilecek köşesine doğru kaçındı. Etrafında iki tur dönerek, bacaklarına sürtündükten sonra ayaklarının dibine boylu boyunca yatan, dili dışarıda, kırmızı tasmalı, uzun tüylü bir köpeğin başını okşamak için eğildi. Kara gözlerini kendisine çevirerek bir umut yemek vermesini bekleyen hayvana doğru, iç çekip, başını hafifçe sağa sola sallayarak konuştu.
"Üzgünüm yanımda sana verebileceğim bir şey yok."
"Önemli değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hipotermi & Hipertermi
ParanormalUzun bir aradan sonra Türkiye'ye dönen Kader, İstanbul'da Emniyet'e resmen bağlı olsa da, aslen perde arkasından çalışan ve doğastü olayları incelemekle görevlendirilmiş eski ve köklü bir örgütün yeni üyesi olarak atanır. Bu hikayede geçen kişi ve k...