"Cafe: Lieu De Paix"

1.4K 69 58
                                    


4 | Cafe: Lieu De Paix

Bölüm Parçası : Anne Marie - Friends

✴️✴️✴️✴️✴️

Saat gecenin üçüydü ve ben hala uyuyamamıştım. İki oda öteden babamın horlama sesi geliyordu. Annem bu seste iyi uyuyordu. Ben asla uyuyamazdım. Gerçi şimdi de uyuyamıyordum ya neyse. Uyuyamamamın bir diğer sebebi pazar günü olucak olan Okulumuza Hoşgeldiniz partisi de olabilirdi tabii. Hiç gitmek istemiyordum o partiye.

Oflayarak yataktan çıktım. Açık olan pencerenin önüne gelip yangın merdivenlerinin arasından Garonne Nehrine baktım. Nehir biraz uzaktaydı. Ama az da olsa gözüküyordu. İkinci katın ışığının yanmasıyla Aslan'ın odası aydınlanmıştı. Acaba o da benim gibi uyuyamıyor mu diye düşündüm.

Bir iki dakika sonra ışıklar kapanmıştı yeniden. Ama benim hala uykum yoktu. Aklıma bir fikir gelmişti. Umarım Aslan kızmaz. On beş yirmi dakika bekledikten sonra sessizce pencereden yangın merdivenlerine atladım. Aslında yangın merdivenleri mutfağın balkonunda olması gerekirken çok zeki mühendisimiz bunları benim odanın penceresine koymuştu. Tabii benim işime yarıyordu.

Küçük ve dikkatli adımlarla Aslan'ın odasının penceresine yani ikinci kata kadar indim. Tahmin ettiğim gibi pencereyi açık bırakmıştı. Ekim de olmamıza rağmen hava ılıktı. Bordo Fransızlara göre Bordeaux çoğu zaman sıcak ve nemliydi. Okyanus iklimi olunca böyle oluyordu tabii.

Dikkat ederek pencerenin pervazına oturdum. Bacaklarımı odaya sarkıtıp hemen altımda olan koltuğa basıp odaya girdim. Komidinin üzerindeki gece lambası yanıyordu, bu yüzden Aslan'ın yüzünü ve yarı açık mavi gözlerini seçebiliyordum. Duvar dibine sinmiş, yorganı boynuna kadar çekmişti. Elimi yüzünün dibinde hızlı hızlı sallayıp "Aslan" diye mırıldandım. Rüyalar aleminde gezindiğinden emin olunca boş koltuğa oturdum. Korkutup korkutmamakta kararsız kalmıştım. Gece gece benim yüzümden altına yapmasın çocuk.

Koltuktan kalkıp yatağın kenarına oturup, sırtımı yatak başlığına yasladım. Cebimdeki telefonu çıkarıp biraz oyalandım. Bu arada genelde bana uğramayan uyku bastırmıştı. Elimi ağzıma koyup esnedim. Yorganı kaldırıp altına girdim. Sırtımı Aslan'a döndüm. Nasıl olsa biraz sonra kalkardım.

✴️✴️✴️✴️✴️

Aslan'ın Ağzından

Üstümde sanki bir ağırlık vardı, biraz da terlemiştim. Hasta mı oluyordum acaba. Gözlerimi aralamamla turuncu-kahverengi gibi bir şeyler yüzümde dolaşıyordu. İlk bir kaç saniye bunların ne olduğunu anlayamasam da, hemen sonra saç olduklarını kavrayabilmiştim.

Saç mı? İyi de saçın benim yüzümde ne işi var?

Hızla yataktan kalkmamla sırtımda ki ağırlık yok olmuş, yatağa bir şey pat diye düşmüştü.

Arkamı döndüğümde İstanbul yatağımda yatıyordu. Benim yatağımda. Ve o düşüşten sonra uyanması gerekirken, onda hareket belirtisi bile yoktu.

İlk şoku atlattıktan sonra hızla onu dürttüm. "İstanbul, senin burda ne işin var?" Bir kaç dürtmeden sonra nihayet gözlerini aralamıştı.

İlk önce kirpiklerini kırpıştırarak açtı. Gözlerini ovaladı. Ayakta onun tamamen uyanmasını beklerken, o yarı açık gözlerinin ardından çıplak vücuduma bakıyordu. Hass! Gece sıcaklayınca tişörtümü çıkarıp uyumuştum.

TÜRK KOLEJİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin