zhinda| Kum saati

559 70 88
                                    

Ormanın tam ortasında kalan göl ay ışığını sıvı bir ayna gibi yansıtıyordu. Jennie başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Ay çok parlaktı ve yanındaki yıldızların güzelliğini çalıyordu. Mark ve Jisoo'nun açık bıraktıkları kapıdan çıkıp evi arkalarında bırakmalarının üstünden yirmi dakika geçmişti. Sadece ormanın içinde yürüyor ve birbirlerine kaçamak bakışlar atıyorlardı. Bu durum onlar için fazla anormaldi. Jennie kalbinin etrafına sarılı dikenli teli yerinden oynatmaya korkarken biraz sonra yapacağı şeyin getireceği sonuçları, yaratacağı deprem etkisinin şiddetini tahmin etmeye çalışıyordu. Kötü düşünceleri kafasından atmak için bir şeylerle meşgul olmalıydı. Omzuna astığı küçük çantanın içinden çıkardığı oyuncak solucan paketini açıp etrafa saçtı. Kaşıntı tozunu dallara döktü.

Hiçbir şey şimdiki hallerinden daha kötü olamazdı. Jennie'nin kanlı yarım ayları, kalbini kaplayan soğukluk... Taeyong'un Jennie'ye etkisi buydu. Aralarındaki çizgiye ne kadar yaklaşşa kalbindeki karanlığa o kadar hapsoluyordu. Bu gece, dokuz senemin hesabını vereceksin Taeyong. Kalbimi boyayan siyah kalemini bu gece elinden alcağım.

"Ne tarafa gitmeliyiz?" Jennie bir süredir konuşmamanın etkisiyle çatallı çıkan sesini umursamadı. "Bence sağ tarafa dolanıp evin etrafında dolaşmalıyız."

Gözlerini dikip Taeyon'a baktı. Onun tam tersini söyleyeceğini biliyordu. Taeyong kısa bir süre sonra "Buradan devam etmeliyiz." diyerek karşılarında uzanan yolu işaret etti.

"Hayır, bu taraftan." Jennie ise elini kaldırıp sağ taraflarında kalan patika yolu gösterdi. Taeyong ile bir müddet bakıştılar. "Bu taraftan." İkisi de farklı yolları gösteriyor ve birbirlerine buz gibi bakışlar atıyorlardı. Jennie elini aşağı indirmeden bir kez daha "Bu taraftan." dedi.

"Her zaman bana ters olanı seçmek zorunda mısın?" Taeyong sinirle konuştuğunda Jennie'nin dudakları ince bir çizgi halini aldı. Gidişat planına uygundu ama bir yerlerde Jennie'nin karanlığı harekete geçmişti. Yolu işaret etmekten yorulan kolunu indirip Taeyong'a baktı. "Fark ettiysen önce ben fikrimi söyledim. Sen benim fikrime karşı çıktın." Her kelimesinde yükselen sesi Taeyong'un bakışlarının daha sert bir hal almasına neden olmuştu.

Taeyong sıkıntıyla iç geçirdi. "Her neyse. Bu taraftan gideceğiz."
Jennie "Hayır." diyerek kendisine karşı çıktığında Taeyong ona döndü. "Jennie uzatma." Anlamsız bir öfke Taeyong'u etkisi altına almıştı.

Jennie meydan okuyan bakışlarla Taeyong'a baktı. Birkaç adım ilerleyip onun önünde durduğunda başını kaldırdı. Taeyong'un öfkeyle parlayan gözleri kendilerininkine dikilmişti. Jennie bir an için Taeyong'un sol kulağında sallanan küpesine baktı. Taeyong bu küpeyi liseye başladıklarında takmıştı. Babasının haberi yoktu ve akşam olup Taeyong eve gittiğinde Jennie odasının penceresinden Taeyong'un odasında yaşanılanları görmüştü. Babasının çileden çıkışı ve Taeyong'un onun karşısında dik duruşu hala Jennie'nin gözlerinin önündeydi. Taeyong o geceyi evlerinin bahçesinde geçirmişti ve Jennie tüm gece boyunca onu izlemişti.

"Benim üzerimde hiçbir kontrolün yok." Jennie belli belirsiz bir nefes alarak devam etti. "İstediğim yoldan gideceğim." Taeyong'un sinirden kasılan çenesi ve kaskatı kesilmiş bedeni Jennie'nin karanlığını tetiklemişti. Beyninin dur sinyallerine kulak asmadı.

"Hayatımın fazla içindesin ama önemli yerinde değilsin Taeyong." Bu cümle tartışmaya son noktayı koydu. Taeyong'un gözleri kısıldı ve dudağı titredi. Jennie bu kadar ileriye gitmeyi düşünmemişti ama şimdi Taeyong'un önündeyken ve kalbi çaresizce atarken kendine hakim olamıyordu. Görünmez bir mızrak kendisini dürtüyor gibiydi. Taeyong'un öfkeli kıvılcımlar saçan bakışları altında bir adım geriye çekildi. Sonsuzluk gibi gelen bu an Jennie'yi yaptığı şeyi sorgulattı. Bu kadar risk almaya gerek duyulmayacak başka bir yol olmalıydı ama Jennie oldukça inatçıydı. Geri geri yürüdükten sonra Taeyong'a arkasını döndü.

"Pekâlâ, peşinden geleceğimi sanıyorsan yanılıyorsun!" Taeyong bağırdığında ormanda onlarca kuş havalandı. Sinirle elini saçlarının arasından geçirdi.

"Hayatına dahil olmayı ben istemedim Kim Jennie. Jaejoong seni getirdiğinde seninle arkadaş olmayı ben istemedim!"

Jaejoong'un ismini duyduğu o anda Jennie kum saatini çevirdi ve kumların aşağı kayışını izlemeye başladı. Taeyong'un söyledikleri artık anlaşılmaz bir hal alırken Jennie ormanın içinde tek başına ilerlemeye devam etti.

Bölüm aasellyar için ♡

Allaaaah ipler kopuyor. Neler hissediyorsunuz? Görüşlerinizi bekleyeceğim.

Sevgilerle, büyücünüz.

Orange Line: Heart of Darkness | JenyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin