Koştuğundan dolayı sıklaşan nefesi ve soğuktan uyuşmuş parmaklarıyla doğru anahtarı deneme yanılma yoluyla arıyordu. Üçüncü denemede anahtar uyduğunda kilidi çevirip kendini hızlıca içeri attı. Hafif yağan yağmur yüzünden ıslanan montunu çok üşümesine rağmen bir çırpıda çıkarıp gelişigüzel fırlattı. Evin içi en az dışarısı kadar soğuktu. Soğuktan dolayı dişleri birbirine çarparken gözleri küçük odanın köşesinde duran sobaya ilişti. Günlerdir akan burnuna, ağrıyan boğazına ve buluttan nem kapan hassas vücuduna rağmen sobayı yine yakmadı. Hasta olmak umurunda değil gibi duruyordu. Hoş, sobanın içinde yakacak ne odunu ne kömürü vardı ya...
Kısa, dar ve karanlık koridorda duvarlara çarparak ilerledi ve en sonda yer alan banyoya girdi. Soğuk suyun başından aşağı dökülmesine itiraz etmedi. Canı böylesine çok yanarken sadece çığlık atmak istiyordu. Çenesini sımsıkı kilitleyip dilini ısırdı ve göz kapaklarını kör olmak istercesine sıktı. Bu, sakladığı çığlığın içinde yankılanmasına sebep oldu.
Ne kadar sıksa da göz kapaklarının altından gözyaşlarının akmasını engelleyememişti. Yanakları ısınmıştı böylece. Kenetlediği dudaklarını birbirinden ayırdı. Hıçkırıklarını daha fazla tutmak istemiyordu. Cılız sesi, kararmış kırık fayansları olan rutubetli banyoda ufak bir esinti yaratmıştı. Gıcırdayan musluğu çevirip soğuk suyun teniyle temasını kesti. Sırılsıklam, kendini kaybetmiş bir halde nereye gideceğini bilmeden yürürken halısız soğuk zemine basan çıplak ayakları yalpalamadan edemiyordu.
Odasına girdiğinde eğilerek üzeri dağınık masasına avuç içlerini koydu ve hemen karşısındaki eski çizilmiş aynaya çevirdi yüzünü. Sıktığı göz kapaklarını yavaşça araladı. Kirli aynada gördüğü bu bembeyaz ten kendisine aitti. Ağlamaktan kızarmış mavi gözler, ıslanmış sarý ve kısa kirpikler, soğuktan çatlayıp yer yer kabuk tutmuş kırmızı dudaklar, hepsi ona aitti. Gözlerinden yaşlar akmaya devam ederken bulanıklaşan görüntüsüne bakarak ne kadar iğrenç göründüğünü düşündü. Mahvolan hayatını daha fazla omuzlarında taşıyabileceğini sanmıyordu. Yine de buna son verecek cesareti de kendisinde bulamıyordu.
Ağlaması şiddetlenirken son zamanlarda sık sık başına gelen öksürük krizlerinden birine girdi. Sanki boğazı yırtılacakmış gibi hissediyordu. Nefessiz kaldığında iki eliyle boğazını tutup öksürürken bir yandan nefesini toparlamaya çalışıyordu. Nihayet sakinleşip kendini yatağına bırakıyordu ki duyduğu zil sesiyle dikkat kesildi. Şaşkındı, tanıdığı ve onun evine gelecek herhangi biri de yoktu. Zil tekrar çaldı. Önce biraz hareketsiz kaldı. Sonra gözlerini kırpıştırıp küçük ve savsak adımlarla kapıya doğru ilerledi. Tuttuğu soğuk kapı kulpunu çevirip hafifçe aralanan kapıdan gelenin kim olduğuna baktı. Yaşlı gözlerine ek olarak başı döndüğünden gördüğü tek şey bulanık bir silüetti. Gözlerini birkaç kez açıp kapattı ve bulanıklığı azalan görüntünün kim olduğuna baktı. Gördüğü ilk şey şaşkınlıktan aralanmış ağzı ve tıpkı kendisininki gibi yaşla dolu gözleri barındıran bir yüzdü. Beyni durumu idrak etmeye çalışırken kalbinin hızlanan sesini duyabiliyordu. Gözleri kapanıp tüm görüş alanı karanlığa bürünmeden hemen önce karşısındaki adamın dudaklarından belli belirsiz çıkan isim, zihninde süzülen son şeydi.
Selamlar, her şeyi silip hesabı bırakmamın ardından geri dönmek istedim. Umarım altından kalkabilirim.
Bu bölüm sadece kısa bir giriş yapmak istedim. Birkaç bölüm sonra olayları bağlamaya çalıştım. Beklediğim gibi olması dileğiyle...
İyi okumalar 🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Tozu Anıları
General Fiction"Gözlerim kapansa bile sorun değil. Çünkü onları renkli kılan sensin. Göreceğim son şey senin yüzün olduktan sonra ölmek bile umurumda olmazdı."