Hea, kapıyı açtığında soğuktan üşümüş ve pembe yanaklı bir adet Yoongi gördü. Endişeyle onu içeri aldı ve salona yönlendirdi.
Hea: İyi misin? Neden geldin? Nasıl evimi buldun?!
Yoongi'nin soğuktan pembeleşmiş yanaklarını görünce çok daha garip hissetti kendini. Bir battaniye aldı ve Yoongi'nin üstüne iyice örttü. Sıcak torbaları aldı ve yanına gitti. Kulaklarına bastırdı.
Hea: Bekle geleceğim.
İçeri gitti ve kaloriferin sıcaklığını arttırdı. Sonra hemen Yoongi'nin yanına gitti ve sıcak torbaları ellerine ve kulaklarına aralıklarla tuttu.
Hea: Evimi nasıl buldun?
Yoongi: Çok önceki bir hikayenden aklımda kalmış.
Hea: Ah hatırladım.
Yoongi: Aslında planım bu değildi. Ama havanın bu kadar soğuk olacağını düşünemedim.
Hea: Kahve ister misin?
Yoongi: Evet. (Yine diyorum burada "ım/m" anlamına gelenden kullanıyor. "de" olandan değil)
Hea: Canlı olarak daha yakışıklısın. *utanır*
Yoongi: Sen de, tabii önceden görmüştüm ama o zaman söyleyememiştim.
Hea: Ah demek karşılaştık.
Yoongi: Piyano çaldığın akşam ben de senden sonra sahne aldım. Ama sen gitmişsin.
Hea: Kandırdın demek, iyi ki kandırdın. Çünkü tekrarda izledim, o kadar yakışıklı gözüküyordun ki!
Yoongi: Ne? Ben olduğumu anladın mı?
Hea: Benzettiğimi düşündüm ama takım elbisen gerçekten çok yakışmıştı.
Yoongi: Yanında takım elbise giymek istiyorum.
Hea: O zaman giyebilirsin, buna engel yok ya.
Yoongi: Belki evlenirken, hm?
Hea: *utanır* Kahve yapıp geleyim en iyisi.
Kahveyle döndüğümde gülümsüyordu. Yan profili de ayrı bir güzel bu çocuğun. Poğaça yanakları var resmen.
Yoongi: Mi Hea, benim bu konularda pek bir bilgim. Hiç flörtüm bile olmadı ama sana hissettiklerimin farkındayım. Kabul etmek gerekirse sadece seni seviyorum. Ayrıca senin de beni sevdiğini biliyorum çünkü Jungkook'un mesajlarını sürekli okuyorum. Yani biliyorum. Sana çıkma teklifini yüz yüze edemem, çünkü bu benim için zor. Çünkü böyle şeyler hissetmek insanı garip hissettiriyor. Birbirimizi tanımak istediğini anlıyorum.
Hea: Sevgili olalım!
Hea, Yoongi'nin lafı döndürmesinden yorulup bağırmıştı. Yoongi, gülümseyip kafasını aşağı eğdi.
Yoongi: *utanarak* Sevimli...
......
Yoongi: Jungkook, gri eşofmanlı çocuk. Güneş olayındaki. Ama yinede seninle konuştuğu için ona yeni bilgisayar alacağım.
Hea: Eve dikkatlice git Yoongi-ah.
Yoongi, Hea'yı kolundan çekip kendine bastırdı ve sıkıca sarıldı. Saçlarının arasına öpücük kondurdu ve aşağı eğildi ve Hea'nın kulağına yaklaşıp sessizce fısıldadı.
Yoongi: 1,5 aydır bunu bekliyorum.
Yoongi, hala Hea'nın yüzüne eğilmiş şekilde duruyordu.
Hea: Bir şey yapacağım ama kızma.
Yoongi, yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile kafasını salladı. Yoongi, Hea'nın öpmesi için gözlerini kapattı. Ama Hea, Yoongi'nin yanaklarını sıkıştırdı. Yoongi, şaşırmış olsa da belli etmemeye çalışmıştı.
Yoongi'nin kesinlikle yanaklarını sıkmak isterdiniz, Hea'nın yerinde olsaydınız. Yoongi, doğruldu ve kapıya yöneldi. Hea, gülümseyerek el salladı ve Yoongi de ona gülümsedi.
Hea: Dikkatlice git Yoongi-ah.
Tekrar birbirlerine gülümsediler ve Hea, kısa süre sonra kapıyı kapattı. Kapıya yaslandı ve elleriyle yüzünü kapattı. "Yoongi-ah mı demeliyim?" diye kendi kendine söylendi.
-Yumuş yumuş oldum yine
-Sorun şu ki;
-Shiplerinin adı ne?
-Bunu düşünüyorum ama bulamadım
-Artık yazarsınız
-Bu arada okul bok gibi
-Tşk meb
