Hani bazı günlere etrafa bezgin bakışlar atarak, sıkıntıyla iç geçirerek başlarsınız. İçinizde size enerji veren, gülümsemenizi sağlayan bir çocuk vardır ve bazen o çocuk yerinde olmaz.
Evimizin büyük kapısından çıktığım anda soğuk yüzüme çarptı. Soğuğu severdim. Nefes alıp verirken ağzımdan çıkan buharı, burnumun içini yakan havayı sevmiştim hep. Ama içimdeki sıkıntı şu soğuğun tadını çıkarmama izin vermiyordu.
Arkadaş grubumun yanına gittiğimde Ece dışında herkes beni neşeli günaydınlarla karşıladı. Ece ise ciddiyetle oturduğu bankın çivilerinden biriyle oynuyordu. Yalnızken ne olduğunu sormayı aklıma not ederek Buğra'nın yanına yerleştim.
En son matematik yazılısında nasıl mükemmel kopya çekip 77 aldığını öyle büyük bir heyecanla anlatıyordu ki, ne kadar dinlemek istemesem de hevesini kırmak istemediğimden ona dikkat kesildim.
Bir süre sonra Berkin de bize katıldı ve notlar ve hocalardan ibaret olan, klasik, yazılı haftası öğrenci muhabbetine başladık. Ece ara sıra bize katılıyordu ama bir gariplik olduğunu hissedebiliyordum. Anlatacak şeylerin bitmesinden dolayı oluşan sessizlik sonunda Ece gülümseyerek, "Beni en yakın arkadaşımla biraz yalnız bırakabilir misiniz beyler?" dedi. Bankın boş yarısına avucunun içiyle vurması üzerine eteğimi tutarak yanına yerleştim.
Ece benden doğru söylememi istediğinde ciddileşirdi. Şu an tam o ciddilik vardı yüzünde. Ona yalan söylemekten ne kadar nefret etsem de hemen hemen her sorusuna bir yalanla cevap vermek zorunda kalıyordum. Ece'ye sık sık okula gelmeyişimin sebebi olarak 2 yıl önce trafik kazası geçirip yatalak olan amcamı göstermiştim. Yengemin bazen işinin çıktığını ve amcama benim baktığımı söylemiştim. Geçen sene bir gün Faruk ve Tolga beni okuldan almak zorunda kaldıklarında Ece onları görmüştü ve ben kuzenlerim olduklarını uydurmuştum.
"Derin sen benim kardeşim gibisin. Ben seninle şu zamana kadar her şeyimi paylaştım biliyorsun. Sende bana aynı şekilde açtın kendini ama son bir kaç haftadır sende bir farklılık hissediyorum. Yani artık ben sormadan hiçbir şey anlatmıyorsun bana." dedi. Daha önce de o sormadan bir şey anlattığımı düşünmüyordum ama bozuntuya vermemeyi tercih ederek,
"Sana bunu düşündüren ne? Yani bir şey seni bu konuşmayı yapmaya sürüklemiş olmalı."
"Aslında bir çok şey vardı ama bu konuşmayı yapmaya dün seni o inek çocukla görünce karar verdim."
Kaşlarımı kaldırıp anlamayan bakışlarla yüzüne bakınca,
"Seni tanıyorum mal. Senin beni yakın arkadaşın kategorisine sokman bile ne kadar uzun sürdü. Sen herkesle ayaküstü muhabbet edersin, ama oturup uzun uzun sohbet ettiğin arkadaşların çok azdır. Herkes senin arkadaşındır ama sadece birkaç kişiyi yakınında tutarsın. O kişiler haricinde kimseyle de gezmezsin. O inek çocukla daha önce konuştuğunu görmedim. Sınıfından da kimseden hoşlanmadığını söylemiştin. Ama dün seni o çocukla gülerek başbaşa yürürken görüyorum. Birde bu yetmezmiş gibi Esra'yı onun için pataklıyorsun." dedi.
Şu lanet okulumda bir erkekle bir kızın yanyana yürümesi bile dedikodulara yol açıyordu.
"Özgür'le okul dışında görüştüm daha önce. Kuzenlerimden bahsetmiştim. Faruk ve Tolga. Onları ziyarete gittiğimde Özgür'le aynı apartmanda oturduklarını ve baya samimi olduklarını öğrendim. Orada sohbet ettik biraz. Dünde sadece biraz dolaştık o kadar." dedim en masum sesimle. Biraz rahatsız olmuştum bu konuşmadan. Yanaklarım kızarmıştı. Özgür hakkında konuşmaktan hoşlanmıyordum.
Ece gülümsedi,
"Can'dan sonra yeni biri ha. İtiraf etmeliyim yakışıklı ama biraz açmak lazım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahin - Pekmez
Teen FictionDışarda, okuldakinin aksine tehlikeli bir Derin. Etrafındaki gürültüleri duymamak için kendini derse adamış bir Özgür. Derin, 13 yaşındayken 3 erkek tarafından tecavüze uğramıştır. Ona verilen her teselli, ona acıyarak bakan her göz Derin'in içindek...