Sabah uyandım, biraz farklı hissediyordum. Nasıl bir farklılık olduğunu anlayamamıştım. Ama sadece, farklıydı. Hemen odamdan çıkıp banyoya girdim. Bir duş aldıktan sonra yatağıma yatıp birazcık telefonumla oynadım.
Ailem yoktu, Cathryn yani ben, 8 yaşındayken araba kazasında ölmüşlerdi. 18 yaşıma kadar teyzemlerle yaşamıştım ama artık kendi evim vardı, 19 yaşıma girmiştim. Bir süre boyunca telefona daldıktan sonra karnımın gurultusuyla kendime geldim, acıktığımı hatırladım. Üzerime bol siyah tişörtümü giyip, altıma açık renkli kot şortumu geçirdim. Siyah spor ayakkabılarımı da giydikten sonra kahvaltı yapmak üzere aşağıya indim.
Çok abartılı bir kahvaltı yapmak istemiyordum, bu yüzden buz dolabından iki tane yumurta çıkardım. İki dilim de ekmek kestim. Sonra yumurtaları pişirmeye başladım, aynı zamanda ekmekleri de kızartıyordum. İkisi de olduktan sonra kendime bir tabak çıkarıp salondaki küçük masaya koydum. Minik bir sofra hazırlamıştım. Televizyonu da izlerken yemeğimi neredeyse bitirmiştim.
Sağ tarafımda duran büyük masada bir not dikkatimi çekti. Yemeğimin son lokmalarını da ağzıma atıp hemen nota doğru ilerledim. Nota adımlar kalmıştı ve nedense içimde garip bir heyecan vardı. Heyecanımın nedenini hala çözememişken, notu okumaya başladım: "Yarın, akşam 8'de evinin en yakınındaki ıssız kulübeye gel." Şaşırmıştım, çünkü benim evim; ormanın derinliklerinde, ıssız bir yerdeydi. Evime en yakın kulübe de en az 12 kilometre uzaklıktaydı. Bunu düşünürken öğlen olmuştu bile, hemen en yakın arkadaşım olan Betty'yi aradım ve olan her şeyi anlattım. Bana beklememi ve birazdan evime geleceğini söyledi. Ben de beklerken bu sırada sıkılmamak amacıyla biraz kitap okumaya karar verdim. Fakat okuyacağım kitabı bulup bir yere oturuncaya kadar kapımın çaldığını duydum. Gelen gerçekten Betty idi. Çok hızlı gelmişti, nedenini sorduğumda zaten yakınlarda olduğunu ve bunları boşverip notu nerde bulduğumu anlatmamı istedi. Notu ona da okuttum ve ağzı açık kaldı. Ama notta yazan şey yüzünden gibi gözükmüyordu, çünkü ne yazdığını telefonda da söylemiştim. Birden söze girişti. "B-ben bu yazıyı biliyorum. Bu yazı stili, çok tanıdık geliyor." "Ne! Nasıl? Notu kimin yazdığını biliyor musun? Benim burada oturduğumu bilen bir kaç kişi var ama hiç birinin böyle bir not bırakacağını sanmıyorum." "Biliyorum, farkındayım. Ama bu kişiyi senin tanımaman gerekiyordu. Böyle olmamalıydı!" Dedi ve ağladığını saklamaya çalışarak kapıya doğru koştu. Ben ona yetişemeden önce kapıyı çarpıp çıkmıştı zaten. Tekrar arkasından baktığımda da arabasını çalıştırmış hızlı bir şekilde gidiyordu. Sanki bir şeyden kaçıyordu, ya da belki de.... birinden.