o

6.5K 450 194
                                    

Yeterince pratik yaptığından emin olup biraz mola vermek için yere oturdu ve karşısındaki aynadan kendini inceledi. Şu sıralar birtakım problemlerinden ötürü bir hayli sağlıksız kilo vermişti ve bu yüzden yüzü çökmüş gibi görünüyordu. Zaten beyaz olan teni hepten kireç rengine dönmüştü. Elini yüzüne götürüp yüzünü sıvazladı, derisi de oldukça sertleşmiş ve yıpranmıştı. Bir k-pop idolü bu şekilde bakımsız olmamalıydı, bu yanlıştı. Oturduğu yerden zar zor kalkıp pratik odasının kapısına doğru yürürken aniden kendisine doğru açılan kapı ile afalladı ve kendini geri çekti. Gelen kişi Taehyung'du. Onunla burada konuşması gerektiğini tamamen aklından çıkarmıştı. Bu yüzden şu an hazırlıksız olduğu için geriliyordu. Kendisini Taehyung'un karşısında donakalmış bir şekilde onun gözlerine baktığını fark edene kadar Taehyung'un onun kolunu kavradığını hiç hissetmemişti.

"Konuşmayacak mıyız?"

Gözlerini Taehyung'dan kaçırıp yere sabitledi, yüzüne daha fazla bakabilecek cesareti henüz yoktu.

"Benimle aynı ortamda olduğunda kaçacak delik aramanın sebebi ne, Jungkook? Sana karşı bir yanlışım mı oldu?"

Jungkook için cevaplanması zor olan sorulardı bunlar. Ne cevap vereceğini şaşırmış bir hâlde yerde olan bakışlarını aynadaki yansımalarına çevirdi ve Taehyung'un yüzüne ancak oradan bakabilme cesareti buldu kendinde.

"Sorunumun seninle bir ilgisi yok." diyebildi sadece ikisinin duyabileceği bir ses tonuyla. Konuşmaya bile hâli yoktu, o derece yıpranmıştı.

"Buna inandığımı söyleyemem." Taehyung zeki biriydi, ortada dönen yalanı anında anlardı ancak Jungkook'un söyledikleri doğrudan bir yalan sayılmazdı. Yalnızca bazı kelimeleri kurduğu cümleye dâhil etmek istememişti, aklında geçen şeyi eksik ifade etmişti.

"Neden böyle yapıyorsun, Jungkook? Seni gözlemlediğim zamanların en başında bunun bir olgunlaşma süreci olduğunu düşündüm ancak yanıldığımı kısa süre önce fark ettim. Şirkete geldiğinden beri gerçekten de olgunlaştığını görüyorum ve bu beni gururlandırıyor ancak bu şekilde enerjiden yoksun ve moralsiz biri olman gerçekten canımı çok yakıyor." Sustu ve yeniden Jungkook'a çevirdi bakışlarını ve onu kendi dudaklarını hırsla yerken buldu. Ellerini Jungkook'un yanaklarına yerleştirdi ve kendisinin yüzüne bakabilmek için kafasını çevirdi. Jungkook yapılan bu hamleler ile şoka uğramıştı, ilk kez bu denli yakın temas hâlinde bulunuyorlardı. Jungkook'un kalbi yerinden çıkacakmışçasına atmayı sürdürürken Taehyung onunla göz teması kurup bakışlarını gözlerinin en derinine değdiriyordu. "O güzelim dudaklarını mahvetme, lütfen."

Jungkook heyecanla gözlerini onaylarcasına kırptı ve kontrollü bir şekilde nefes almaya çalıştı. Kalbinin anormal atışlarından ötürü yüzünün de kızardığına emindi ve bunun Taehyung'un fark etmemesi imkânsızdı. Taehyung, Jungkook'un yanaklarına bakıp tatlı bir şekilde gülümsedi. "Yanakların kıpkırmızı olmuş." Kıkırdadı ve ellerini Jungkook'un yanaklarından çekip sweatshirtünün cebine soktu. Temas kesilince Jungkook daha rahat hissetmiş, derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarını Taehyung ile direkt olarak buluşturabilme gücü bulmuştu kendinde. "H...Hyung." Konuşurken kekelemekten nefret ediyordu ancak şu an dili tutulmuş gibi hissediyordu, bu iğrenç bir duyguydu.

Taehyung ani bir hamleyle kendini Jungkook'a sarılırken bulmuştu. Onun bedenini ve sıcaklığını hissetmeyi çok seviyordu ancak az önce bunun için sarılmamıştı, sarılmanın gerçekten Jungkook için bir ihtiyaç olduğunu düşünmüş ve birden atılmıştı. Jungkook kaskatı kesilmiş bir hâldeydi, bu kadar temas onun için daha çok yeni olan şeylerdendi. "Titriyorsun, Jungkook!" Taehyung bedenini geri itip Jungkook'un ateşine bakmak için kafasındaki şapkayı çıkardı ve elinin ters yüzünü Jungkook'un alnına götürdü. "Yanıyorsun.."

Endişeliydi, Taehyung'un düşüncesine göre Jungkook'un bu kadar hasta bir şekilde pratik yapması onu daha da kötü etkilemiş olmalıydı. Ancak durum böyle değildi, vücudunun -özellikle yüzünün- sıcak olması tamamen heyecan ve temas ile alâkalı bir durumdu. Jungkook hasta değildi. "Endişelenme." diyebildi sessiz ve sakince. "Ben iyiyim, hyung." Bu sözlere Taehyung inanmamıştı, onun gerçekten hasta olduğunu düşünüyordu. "Ateşin var, ne saçmalıyorsun?"

"O ateş değil!" diye çıkıştı birden Jungkook, artık tahammülü kalmamıştı. İçinden ne geçiyorsa söyleyip bir an önce kurtulmak istiyordu. Hazır bunun için cesareti varken şimdi söylemeliydi. "Seni seviyorum!" diye haykırdı, yalnızca ikisinin bulunduğu soğuk ve sessiz pratik odasında. Sesi yankılanmıştı ve duvarlardan çarpan ses defalarca Taehyung'u sevdiğini söylüyordu. Utanç içinde elleri ile yüzünü kapattı ve bulunduğu yerde yere çöktü. Yalnızca "Jungkook.." diyebildi, Taehyung ve ardından onun karşısına çöktü. Jungkook'un yüzüne yapışmış olan ellerini ayırıp kendi ellerinin içine hapsetti. "Bunca zamanki soğuk tavrının sebebi buydu, değil mi?"

"Evet." Jungkook'un sesi titriyordu ve bu çok bariz bir şekilde anlaşılıyordu. "Şu an nasıl bir cevap vermeliyim bilmiyorum, Jungkook." Taehyung'un kalbi de bu itiraftan sonra normalden hızlı çarpmaya başlamıştı. "Bir cevap vermek zorunda değilsin." Bunu önceki hâlinden eser kalmamış, soğuk bir şekilde dile getirmişti Jungkook. Tuhaf hissediyordu ve itirafı onu hiç de rahatlatmamıştı, aksine daha da gerilmesine neden olmuştu.

Oturduğu yerden yavaşça ayağa kalktı ve çıkışa doğru ilerledi. "Nereye?" diye merakla sordu, Taehyung. Bu konuşmanın burada bitmemesi lazımdı. "Vokal pratiği yapmaya. Çıkışımıza 3 gün kaldı, hyung." Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip pratik odasından ayrıldı ve Taehyung'u düşünceleri ile başbaşa bıraktı. Taehyung garip hissediyordu. Mesajlaşmaya başladıkları ilk zamanlar Jungkook böyle bir şeyin kesinlikle olmayacağını dile getirmişti ve daha sonrasında Taehyung'dan uzaklaşmıştı. İlk uzaklaşmasından beri Taehyung Jungkook'u kafasından atamıyordu ancak bu bir sevginin göstergesi miydi hiç emin değildi. Bunu sevgiye bağlamak ona saçma geliyordu. Jungkook'u aşk yönünden sevdiğini düşünmüyordu, öyleyse ne için kalp atışları hızlanmış, sözleri bedenini yakmıştı?

"Şu sıralar her şeyi çok abartıyorum, bundan olsa gerek bu hislerim." diyerek kendini avutuyordu ama bu yalnızca kendini kandırmadan ibaret bir söz dizimiydi, gerçek bile değildi söyledikleri. Ne yapması veya nasıl hissetmesi gerektiğini şimdilik bilmiyordu. Zihnini boşaltması gerekiyordu. Pratik odasının bomboş oluşunu fırsat bilip yere uzandı ve gözlerini kapatarak hayal dünyasının içerisine dalıp kısa süreliğine de olsa onu saran karmaşadan kurtuldu.

leche con chocolate ;; taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin