Bulut ağlıyordu yaşlı gözlerin hatrına. Saklıyordu acıları yağmur. Şamsiyeler kapatıyordu hüzünlü insanların göz kapaklarını...
Rüzgar boyun eğiyor, yaprakları itaatlendiriyordu. Dallar eğiliyor, kaldıracak yüzleri olmadığından...
Köpekler üşüyor, aşıklar acıdan yandığından. Eller titriyor, yıllarca durup bekleyenler olduğundan...
Ay iniyor gök semalarından, doğacak güneş olduğundan. Kornalar çalınıyor, beklemekten usananlar bulunduğundan...Ve yağmur tekrar yağıyor, perikızına üzüldüğünden...
"Üzülme artık perikızı." Dedi acıyla adam. Ama kendisi de üzülüyordu sevdiğinin haline. Bilmiyordu da sevdiğini üzdüğünü. Elinde onu mutlu edecek bir şey bulunmadığından da üzülülüyordu adam ama yinede sevdiğine 'üzülme' diyordu.
"Hep gözlerindeki parıltıyla yaşa Ayışığı'm" dedi kadın. Ama kendi ışığıyla birlikte söndürdü ayın ışığını.
Ne perikızının ne de ayın ışığı vardı artık ortada. Onların sönmüşlüğünü bulut devraldı kara topraktan. Yağmurla anlattı...
Bulutlar ağlar mıydı ki?
Perikızı ve ayın aşkına ağlardı elbet. Perikızının gözleri kapandığında da yağmur yağıyordu çünkü.Bulutların duyguları var mıydı da?
Bulut, gözyaşlarıyla söndürdü perikızının ışığını diye çok ağladı.
Söz verdi bulut kendine; 'ağlamayacağım, hiç bir ışığı söndürmeyeceğim' diye.Lakin bulutlar sözlerini tutar mıydı?
Orası meçhul.
Bulut yine ağladı. Ve yine ağladı. Tekrar ağladı. Ağladı...
Ama olur olmadık ağlamıyordu ki.
Dünyada her ışık söndüğünde ağlıyordu.Yani; dünyada her yağmur yağdığında bir acı yaşanıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur Kokusu
General FictionAcılı bir perikızı Kardeşi ölmüş. Kalbi üşümüş. Yağmurlarda ağlayan, Yağmuru hisseden, Lara Okşan... Yine bir yağmurda ağlarken, Karşılaştığı bir adam. Ay ışığında parlayan simasıyla, Perikızı'nın kalbini ısıtan. Yaralarını sararken, Kendinde yarala...