Ailenle birlikte Japonya'ya taşındığını hayal et.
Japonya'da daha yenisin. Hiç kimseyi tanımıyorsun. Her sabah, erkenden kalkıp yürüyüş yapıyorsun. Bu sabah da o sabahlardan biri.
Saat sabahın 5'i ve sen, sabahın bu saatinde, dışarıda kimseyi görmeyi beklemiyorsun. Herkes uyuyor, diye düşünüyorsun. Ama bu düşüncen yandaki parktan gelen seslerle bölünüyor.
Merak edip parka doğru yürürsün. Ağaca yaslanıp ses çıkarmadan üçüz olduğunu düşündüğün çocukların tartışmasını dinlemeye başlarsın ama bir aksilik olur ve seni fark ederler.
Dağınık saçlı çocuk sana doğru gelirken adımlarını izlersin. Sana bakar ve sorar.
"Sence de bugünkü maç için bu kadar erken kalkmamız saçma değil mi?"
Dik saçlı çocuk ve diğer düz saçlı çocuk gözlerini devirirken dik saçlı olan konuştu.
"Ve bu rakibin geçen sene bizi çok zorladığını ve güçlü bir oyuncu olduğunu unutuyorsun."
Sen onlara tuhafça bakarken dağınık saçlı olan elini uzatır.
"Ouzou Furuya."
Diğerleri de kendini tanıtır.
"Ryuuji Furuya."
"Kota Furuya."
Onlar kendini tanıttığında sen de kendini tanıtırsın.
"Y/N."
Ouzou'nun veya artık hangisiyse sana sorduğu soruyla başını ona çevirirsin.
"Hiç futbol oynadın mı?"
"Okulda oynuyordum bazen."
"Tatile mi geldin, kalıcı mı?"
Ryuuji olduğunu düşündüğün kişinin sorusuyla şaşkınca ona bakarak, onu cevapladın.
"Kalıcı."
"Aksanın biraz farklı."
Kota, elini saçlarının arasından geçirerek konuştu.
"İstersen sen bizi izle, bu sene Auto'yu ben tutacağım ve takımı başarısızlığa uğratmak istemiyorum."
Gülümseyerek "Tabi," diyorsun. Ve banka oturup onları izliyorsun. Arada Ouzou'nun attığı bakışları da fark etmiyor değilsin.