Rahatsız Saat

193 26 5
                                    

  Gece saat 1'i beş geçiyor. Kesinlikle uykum yok. Kalbim sıkışıyor. Okuduğum bir kitabın etkisindeyim. Hayır, her zaman ki gibi değil. Daha farklı. Daha nefessiz. Daha sessiz. Sinsi bir sis gibi içine hapsetti beni. Beni, aklımı, bilinçaltımı. Nefes alıyorum evet ama sanki her alışı da bir el karnımı elinde sıkıştırıyor. Kusmak istiyorum. Yediklerimi değil, tuttuklarımı. Herkes görmezden geliyor. Ne kadar acınası olduğumuzu, olacağımızı. Başta cidden aklım almamıştı. Sebebini tabii ki biliyorduk ama ne kadarını bilebilirdik ki. Ama şimdi daha açık, daha saydam. Cesurmuşsun. Kendini dinleyecek kadar. Bunu bir çoğumuz yapamıyoruz. Korkağız. Kendimizi o kadar korunmaya planlamışız ki... Toz pembe hayaller, beyaz yalanlar dolusuyla yaşadık, yaşıyoruz. Kimse şikayetçi değil. Olmayız da. Ama aklıma geldikçe soruyorum "Nasıl? Neden?" Nedeni çok açık ama asıl olay nasıl da.

Amaaaan ne var al bi tüp diyeni çok eminim buna. Ama bunu diyen her gün karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakan, araç kullanırken ekstra çaba harcayanlar. Onlar yalanları sevenler. Susarlar. Çık sor birine. En son ne zaman kendini susturmamış. Eminim bu soruna bile kendilerini tutarlar ve hiç derler. İnanma. Sakın. Değil kalbinizi kıran bir olay bir şakayı bile yutan insanlarız. Ne zehirler ne oyunlar yuttuk. Çok dağıttım değil mi?

Nasıl diyordum. Çok açık değil. Ellerinin titremiş olması lazım. Son dakikaların olduğunu bildiğinden nasıl harcayacağın da sana kalmıştı. Ablana yazdın. Anladı hemen. Neden biliyor musun? Çünkü söyledin. Tutmadın kendini. Çünkü nefesini aldılar. Aklını ellerinde tuttular. Özgür adamdın sen. Fanlarıyla yeni araba geyiği yapan idoldün sen. Fazla rahattın onlar için. Sen de benliğini açtın. Kendine,bize, sesine. Ne bileyim öyle güzeldin ki... Gün içinde ansızın sızıyorsun zihnime. Özlediğimi hissediyorum. Burnumun direği sızlıyor. Kalbinin güzelliğini hatırlıyorum ve diyorum ki "Hayır, o arkasından ağlamak için çok iyi." Cidden öylesin. Senin peşinden ağlanmamalı.

Ağladığınu unutur insan. Biz anadan doğma alışkınız ağlamalar zırlamalara sızlanmalara. Sorsan en son neye ağladın seni üzen bir olaya çooook yakın bir tarih alırsın. Ama sor ki en son ne zaman güldün seni üzen bir duruma hep geçmişi söylerler. Eskisi gibi değiliz. Eskidi. Zihnimiz, yöntemlerimiz. Biz de seni hala sevdiğimizi göstermek için güzel zamanları yad edip, güldük. İçimizi sökercesine. Videolar, fotoğraflar, şarkılar... Hala dinlemedim son şarkılarını ya da izlemedim son klibi. Hayır beğenmeyeceğimden değil. Hatta tam tersine eminim öyle bir seveceğim ki bundan bir tane daha gelmeyeceğini fark edip üzüleceğim.

Sarı saçlı (aslında esmersin biliyorum şşşş çaktırma :')) kocaman balon kalpli çocuk. Evet, evet balon. İçi kocccaaamaaaan olan kırmızı kalp bir balon. Ama şimdi içi boş. Ne hava var ne de ona hava üfleyecek bir insan. İpek saçlı çocuk. Kimsenin sahip olamayacağı saça,sese ve gülüşe sahip olan insan, sakın düşünme ki korkağım. Hayır değilsin. Asla olmazsın da. Sen kendinle yüzleşin. Tamam acı verici oldu. Kabul. Deli gibi acıttı. Ama sen şimdi rahatsın. Ne kendini susturuyorsun ne de içine kapanıyorsun. Özgürsün.

Dikkat et kendine. Çok komik biliyorum ama üçün bir gönül gözü olduğunu söyleyen bir hayran bizimle ağladığını söylemişti. Umarım susmuşsdur. Rüyalara girme vaktin geldi. Pazar gel. Ertesi gel. Salı gel. Yeter ki gel. Unutma sen hep kendindin.

Bu sana son yazışım. Çünkü ben de kendimi tutamayacağım. Seni içimde saklamayacağım. Sen benimle geleceksin ama tatlı bir gölge olarak. Okuyacağım. Merde olduğunu bilmesem bile yanına geleceğim. Toprağına gelmem sana gelmeme eş. Artık sen benim için bir vatansın.
 

Sen her gece kabustan uyanıp başımı gömdüğüm yastıksın. Sen benim kitabımsın. İçine çay koyduğum kupasın. Sen bensin. Ama ben asla sen olamam.

Huzu içinde uyu bebeğim.

from me to my dearest Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin