Ginny onu ilk gördüğü anı dün gibi hatırlıyordu. Büyük yuvarlak gözlükleri, dağınık gür siyah saçları ve kendinden emin gülümsemesiyle Harry Potter, Ollivanders'dan çıkıyordu. Ve o anda Ginny Weasley'nin kalbine bir ateş düştü. Harry hariç her şey ona soluk ve cansız görünüyordu. Kalp atışları hızlandı, zaman yavaşladı. Bu anın içinde sıkışıp kalmak, tekrar tekrar yaşamak istiyordu. Hiç bitmesin istemişti. Annesinin onu kolundan çekerek kitapçıya sürüklemesiyle gerçek dünyaya döndü. Harry Potter ise annesi ve babasıyla yolun sonuna doğru ileyerek gözden kayboldu.
O an Ginny anlamıştı; Harry onun hayatındaki tek gerçek olacaktı.
5 YIL SONRA
Hogwarts öğrencileri nihayet büyük salonu doldurmuşlardı. Okulun ilk günü olması nedeniyle öğrenciler normal zamanlardan daha gürültülülerdi. Seçmen şapka töreni başlamış ve birinci sınıflar bir bir binalarına seçiliyordu. Nihayet tören bittiğinde Dumbledore sözü aldı ve konuşmasına başladı. Hagrid'in yerinde olmayışı merak uyandırıyordu ve kimsenin nerede olduğuna dair bir fikri yoktu. Dumbledore daha birkaç cümle etmişti ki yeni geldiği hemen göze çarpan, baştan aşağıya pembe giyimli, kısa boylu tıknaz bir profesör, Dumbledore'un sözünü keserek konuşma yapmaya başladı. O konuşurken öğrenciler aralarında merakla fısıldaşıyor ve bu öğretmenin kimin nesi olduğunu tartışıyorlardı. Nihayet konuşma bittiğinde Dumbldore lafı daha fazla uzatmadı ve yemeğe başlayabileceklerini söyledi. Tabaklar büyüyle birbirinden güzel yiyecekler ile doluyordu. Herkes neşeyle konuşuyor ve iştahla özledikleri Hogwarts yemeklerinin tadını çıkarıyorlardı. Bir kişi hariç herkes.
Lee Jordon okula geldiğinden beri yüzünden düşen bin parçaydı. Tabaklar sihirle dolduğu sırada ise iyice yükselerek "BU BANA REVA MI LAN!" diye bağırdı. Neyse ki gürültüden sesi profesörlere kadar gitmemişti, etrafındakiler ise hiç oralı olmamıştı çünkü Jordon'un bu hallerine herkes alışkındı. Duygularını daima uçlarda yaşardı. Neville merakına yenik düşerek neyi olduğunu sordu.
Fred atıldı "Bir muggle kıza vurulmuş bu yaz, ama sen büyücüsün demişler ve kızı Lee'ye vermemişler." Çocuklar gülmemek için kendini zor tuttular.
Lee, derin bir iç geçirdi ve söze girdi " Bu hayatı ben seçmedim anladınız mı? Bundan sonra büyü işlerini bırakıyorum. Okula bile gelmeyecektim ama zorla gönderdiler. SIĞAMIYORUM BURALARA!." Son feryadı yapmasaydı daha iyi olurdu çünkü McGonagall'ın ölümcül bakışları Gryffindor masasına ulaşmıştı. Fred ve George'un bu durumdan çok eğlendikleri belliydi. "Gönül yangını zordur. Adam ne hallere düşmüş baksanıza." dedi George, ciddi kalmaya çalışarak.
Jordon sinirle "Abi alay etmeyin be, gerçekten sevdim diyorum. Ailemi bile ikna ettim, istemeye gittik. Ailesi neyse de, kız da beni istemiyormuş meğerki, en çok da o koydu be abi" dedi.
George ona bir bardak karadut suyu uzatarak " Kardeşim ailenin bu yaşında sana kız istemeye nasıl ikna olduklarını hiç sorgulamıyorum. İç şunu da kendine gel. Jordon'un bardağı kafasına dikip boş bardağı da masaya vurmasının ardından hararetli bir şekilde yemeğe devam ettiler. Ama bir kişi hariç herkes.
Ginny Weasley gözlerini karşısında abisi ve Hermione Granger'la birlikte oturmuş etrafındaki herkesi etkisi altına alan o büyüleyici havasıyla birlikte konuşan Harry Potter'dan alamıyordu. Birden onu ilk gördüğü ana gitti. Gözleri Harry'yi her bulduğunda o da kendini o anın içinde buluyordu. Ama o zümrüt yeşili gözler asla Ginny Weasley'nin gözlerini bulmuyordu. Ama Ginny için önemli olan bu değildi. Harry onu sevmese de onun sevgisi ikisine de yeterdi.
Birden üstüne sıçrayan sıcak yemek parçalarıyla irkildi. Tabağındaki yaşlı ve hantal kurbağa onun için yabancı bir manzara değildi. Sadece o değil masadaki hiç kimse bunu ciddiye almamıştı. Her zamanki Neville'dı işte. "Neville..." diye bıkkınca söylendi Hermione Granger. Ginny dönüp yine mi dercesine Neville'e baktı. Mahcupça ona gülümseyen çocuğa karşı fazla sinirlenmedi. Önemli olmadığını söyleyerek yemeğine devam etti. O sırada abisi hararetli bir şekilde Hermione ile tartışmaya başlamıştı.
"Kimden bahsediyorsunuz?" diyerek araya girdi Harry.
"Yeni gelen profesörden bahsediyoruz. Adı Umbridge'di sanırım. Babamın söylediğine göre bakana yakınmış. Babam hakkında pek iyi şeyler söylemedi."
"Fudge'la yakınsa kesin safkan yandaşlarındandır."
"Öyle." Hermione omuzlarını düşürdü. Safkanlar ve takıntılarından bıkmıştı. Ne farkları olduğunu gerçekten anlamıyordu. Ron, Harry ve Neville gibilerinin de olması onu biraz olsun insanların değişebileceğine karşı umutlandırıyordu.
Bunlar konuşulurken Harry'nin Cho Chang'ı görmesiyle konuya olan merakı anında kayboldu ve Cho'yu ilgili gözlerle süzmeye başladı. Cho ise ondan bir suçlu gibi gözlerini kaçırıyordu.
Cho, Harry'nin bir üst sınıfıydı ve Harry'nin Cho'yu ilk görüşü dördüncü sınıftaydı. Cho Cedric Diggory ile birlikteydi. Ama Harry Cho'yu gördüğünden beri aklından atamamıştı. Onun kalbini kazanabilmek için neler neler yapmıştı.
Aslında Cedric Diggory hala hayatta olsaydı çabaları daha iyi bir sonuç verebilirdi. Şimdi ise Cho olanlardan için fazlaca vicdan azabı çekiyor ve muhtemelen Harry'yi suçluyordu.
"Abi bırak artık Cho'nun peşini, onca şeyden sonra olacak iş mi yaptığın. Peşinde onca kız varken senin Cho'ya takılıp kalmanı anlamıyorum" dedi tıslarcasına Ron.
"Ben de senin nasıl bu kadar duygusuz olabildiğini anlayamıyorum Ron" dedi Hermonie gözlerini devirerek.
"Tek yaptığının bütün gün ağlamak olduğunu duydum Harry. Her şeyin senin yüzünden olduğunu söyleyerek saçmalayıp duruyormuş." dedi Ginny Harry'ye bakarak ama Harry onu duymamış gibi ifadesizce Cho'yu izlemeyi sürdürüyordu. Ginny söylediklerini Harry'de istediği etkiyi yaratmadığını görünce içinden Cho'ya lanetler savurdu. Harry'nin başka biri için üzüldüğünü görmek onu bitiriyordu.
"Yaşanan şey kolay atlatılabilecek şeyler değil. Digory'nin ölümü hepimizi şok etti ve derin bir hüzne boğdu. Cho'nun, üzüntüden bunları söylediğini düşünüyorum" dedi Hermonie, Harry'yi teselli etmeye çalışıyordu ama Harry'nin bakışları arkadaşlarının konuşmalarıyla birlikte soğuklaşıyordu. Belli ki Cho'nun peşini bırakmaya niyeti yoktu. Aynı Ginny'nin Harry'nin peşini bırakmaya niyeti olmadığı gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter Ve Lise Draması
FanfictionVoldemort'un Potter'ları katledemeden öldüğü bir Harry Potter evreni düşünün.. Düşündüğünüzden çok daha fazlasıyla karşılaşacaksınız. Hikayemiz Harry Potter 5. sınıfta iken başlamaktadır. Karakterlerin dışına çıkılmış, bir takım değişiklikler yapılm...