Kış

159 21 69
                                    

Yolları uzundu. Issız bir çöl kadar kuru ve boğucu; yalnız buradaki insanlar çölün ne demek olduğunu bilmiyorlardı. Kendilerini bildiklerinden beri gökyüzü fazla karanlık, fazla aydınlık ve fazla soğuktu. Hafif bir tipi esiyordu fırtınanın derinliklerinden. Gökyüzünde fırtına vardı. Buradakiler güvendeydi. Dev bulutlardan oluşan bir kafaste kapana kısılmışlardı. Yine de; bu onların tek gerçekliğiydi. Kıştan başka bir şey bilmiyorlardı. Dünyalarının adı bile kendi dillerinde kış anlamına gelen 'asgnam' dı. Başka mevsimde yoktu. İsim verecek bir güneş yoktu, onlarda bulutlara, karlara, arada yağan yağmurlara isimler verdiler.

Dünyaları yarı gelişmişti. Zorlu şartlarla baş edebilmek için hızlı bir şekilde makina devrimini gerçekleştirmişlerdi. Dünyalarında yaşanabilecek fazla yer yoktu. Aktif yanardağların tehlikeden uzak kısımlarına, kısmen sakin ve korunaklı platolara evler inşa ettiler; evler büyüyüp köylere, kasabalara, şehirlere, ülkelere dönüştü. Toplumlaşma arttıkça çoğaldılar, çoğaldıkça toplumlaştılar. Sonunda iki büyük ülke ve bunlara bağlı beldeler oluştu. Auatt ve Alanys. İki ayrı uçta şartlarla, besinsizlikle, havayla, birbirleriyle, kendileriyle mücadele ediyorlardı. İki ülkenin arasındaki sınırları gorgon sıradağları oluşturuyordu. Dağlar fazla yüksek değildi. Yetişkin bir birey rahatlıkla bir ay kadar bir sürede aşabilirdi ama sınırlar vardı; hayali bir şekilde kafalara işlenmiş çizgiler.

Bu iki ülke uzunca bir süre düşmandı. Yine de, zorlu koşullar düşmanlıklarını pekiştirmelerini engelliyordu. Birbirlerinden çok doğa ile sorunları vardı. Hayatta kalmak herşeyden daha mühimdi.

"Hava kaç derece?" diye sordu yolculardan biri. Bu Hydy'de yaşayan Elyr'di. Maden işinden evine, ailesine dönüyordu.

Trambülüs'ün içi tıklım tıkış olsada soguktu. Nefesleri havada buhar olmadan önce donuyor, nefes alabilmek için oluşan buzu kırmaları gerekiyordu.

"-25 civarı. Hava bugün fena değil ha!" diye ciyakladı trambülüsün şöförü Vani.

Kimse cevap vermedi. Soğuk hep aynıydı nasıl olsa. Gündüz -10'a kadar düşer, geceleri daha soğuk olurdu. Elyr, an kürkünden paltosuna iyice sarındı. Trambülüsün genel gıcırtısının yanında arada bir kırılan buzun sesinden başka bir ses yoktu. Vani uzanıp radyoyu açtı. Tek kanal vardı. Orada da ya haber ya müzik verilirdi. Müzik saatine denk gelmişlerdi. Radyodan Tuwad'lı Uvin'in sesi yükseliyordu.

'Işıkta bekleyeceğim seni,
Karanlık çok soğuk.
Ama biliyorum gelmeyeceksin,
Karanlık ışıkta yok olur...'

Şarkının gerisini dinleyemediler. Radyo bir anda parazitlenmişti.

"Hay lanet olası..." Vani küfredip radyoya bir yumruk indirdi. Çalışmayınca bir yumruk daha indirip zavallı makineyi bir daha ses çıkaramaz hale getirdi.

Asgnamda insanlar kısa boylu, tıknaz ve oldukça güçlülerdi. Yine de yapıları gereği zor sinirlenirlerdi. Soğuk havalarda pek çok şey gibi gücüde gereksiz harcamak mutlak ölüm demekti. Böylesi bir tehdit çoğu zaman genleri bile değişime uğratıyordu.

Radyo tiz bir sesle susunca Vani arkasından bakakaldı. Ardından eline, daha sonra da yola bakmaya devam etti. Yaptığına herkes şaşırmıştı ama bir süre sonra ilgilerini kaybedip yola bakmaya devam ettiler. Burada tek amaç 'olmaktı'. Gerisi ilgi alanlarına girmiyordu. Bu alanlara, şimdi olduğu gibi gökyüzünün yoğun ışığında yanıp sönen parıltılarda etki etmiyordu. Hatta belki de, birazdan üzerlerine düşecek olan, Galaktik Fedarasyonunun triskelion amblemli yıkıntısı da etki etmeyecekti. Yola devam ettiler.

MONAD (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin