İkinci hikayemle herkese merhaba! Lütfen fanfic deyip bırakmayın, sadece karakter bulmaya üşeniyorum. Onun aksine beğeneceğinizi umuyorum! HERKESEMÜTHİŞ OKUMALAR. YORUMLARINIZI VE OYLARINIZI BEKLİYORUM.
----------------------------
Kuzeyde hayat her zaman soğuktu. Lord Joss için çok sıkıntılı dönemlerdi. Aslında onun için hep böyleydi. O güneşle doğmuş, güneşle büyümüştü. Şimdi de beyaz karların arasına hapseldimişti.
"Lord Joss." dedi adamlarından birisi. "Köylerde ki ölüm sayısı git gide artıyor. İnsanların yakacak bir şeylere ihtiyacı var. Soğuktan leşlerini köpekler bile yiyemiyor." Lord Joss sandalyesinden sinirle kalktı. Elinde ki şarap bardağını tahta masasının üstüne koydu. "Kral James'ı buraya, kuzeye yemeye davet ediyorum. Ona iletin, yakın zamanda haberini bekliyorum." Lord Joss gözlerini buharlaşmış pencereden dışarıya çıkardı. Burası gerçekten soğuktu.
**
Lord Harold yine inanılmaz bir sarhoşluğun etkisiyle saray koridorlarında odasını bulmaya çalışıyordu. Yardımcısı Niall ise elinde temiz çamaşırlarla Lord Harold'un odasına ilerliyordu. Lord Harold'u sesli kahkaha atarken yakaladı ve hemen dairesine çekiştirmeye başladı.
"Lord'um içeri geçin, herkes uyuyor!" Yatağın üstüne Lord Harold'u bıraktı. Elinde ki çarşafları düzenli bir şekilde dolaba koydu.
"Niall, yalnızken bana Lord'um deme demiştim, 'Lord'um, Lord Harold.. pehh." Lord Harold odada sesli bir kahkaha attı. Niall ile arkadaşlardı fakat saray kuralları gereği her yerde ona Lord Harold denmek zorundaydı. Fakat Niall'dan bunu istemiyordu. Sonuçta onun tek arkadaşıydı.
"Harry. Baban artık yaşlandı. Kendine çeki düzen vermezsen bu efsanevi krallık ya batar ya da amcanın eline geçer ve sende... ölürsün." Harold sustu ve ciddi bir yüz ifadesine büründü.
"Babamın öleceğini mi söylüyorsun?" Her ne kadar babası onu pek sevmese de o babasını seviyordu. Ailesinden tek kalandı belki de.. Annesi Kraliçe Jess doğum sırasında ölmüştü.
"Harry. Keşke şu içmen yerine azıcık kitap açıp okusan. Efsanevi hikayelerde krallar 70-80 yaşından sonra amansız bir hastalığa yakalanıyor. Ya ölüyor ya da acı çekiyor.. Ahh umarım acı çekmez. Tanrı, kralımızı bağışlasın." Niall kafasını yukarıya kaldırdı ve tekrar Harold'a döndürdü.
"Niall. Şuan beni hemen ayılt." Lord Harold'un söylediği tek şey bu olmuştu. Ayılt beni. Niall 'Bunu nasıl yapabilirim?' diye oradan oraya koşturdu. Lord'u bir şey emretmişti ve yapmalıydı.
"Efsanevi kitaplarında yazmıyor mu yoksa? Aa önemli bir detay bu!" Lord Harold, Niall ile dalga geçiyordu. Niall'ın aklına bir fikir geldi. Harold kafasını yatağa koydu ve derin nefes aldı. Niall hemen dışarıya mutfağa koştu. Oradan soğuk su ve bir kova alacaktı. Mutfağın içinde olan kuyudan bir kova su çekti ve çektiği gibi Harold'un odasına koştu.
"Nereye gittin? Ben izin verdiğimi hatırlamıyorum!" Harold ve klasik ruh değişimlerinden bir tanesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CHANGE
FanfictionEfsanevi güçlerle ayakta kalan bir krallık. O krallığın sevilemeyen ve lanetli diye anılan Prensi Harold.