Kısa Hikaye

45 8 2
                                    

Yağmurun pencereleri dövdüğü bir akşamdı, soluklanmak için camdan dışarı kafamı çıkarıp gökyüzüne baktığımda o güzelim yıldızlardan eser yoktu, adeta siyaha çalmış kara bir balçık gibi göründü gözüme koca gök. Yağmuru severim aslında ama bu akşam nedense huzur vermiyor, içimde koca bir boşluk hissi büyüdükçe büyüyordu, sanki kara bir delik gibi o boşluğun içine çekildiğimi hissediyorum..

Neden mi? Bir nedeni yok aslında ama zaman zaman bu hisse kapıldığım anlar olur, bu gece de öyle zamanlardan biri sanırım. Huzursuzluk iyiden iyiye sirayet ediyor hücrelerime, tahmin edersiniz ki böyle zamanlar da hiçbir şey zevk vermez insana, o çok sevdiğim kitaplarım bile sanki çok uzağımda kalmış gibi, sanırım sadece yazmak bana iyi gelecekti, ben de yazmaya karar verdim..

Başlarken ne anlatacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu, lakin bir kez başladım mı son noktayı koyana değin ardı arkası kesilmez cümlelerimin biliyorum. Bu gecenin huzursuzluğunu sindirecek bir düş lazım şimdi bana, yağmurun sesini kesecek, içimde ki boşluğa çekilen düşünceleri ayyuka çıkaracak güçte bir düş..

.....

Leyla her akşam olduğu gibi işten hemen kurtulup evine, odasına, kitaplarına ve huzura kavuşmayı hayal ederek sürüyordu arabasını. Mesafe kısa olduğu için müziğe kendini veremiyor, hatta o kısacık mesafenin neden bu kadar uzun sürdüğünü düşünüp duruyordu. Bir an aklına hayranı olduğu Sabahattin Ali'nin sözü geldi; "Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegâne tesellidir." Gerçekten de öyleydi, çok sevdiği köşesine çekilip uzun zamandır okumayı planladığı kitabına başlamasıyla arasında şu saçma sapan trafikten başka bir şey yoktu, onu da bir an önce alt edip kavuşmayı ümit ediyordu..

Neyse ki geldi işte, arabasını her zamanki yerine park edip merdivenleri olanca hızıyla çıkması bir oldu. Yemek yemek için bile vakit ayırmayı düşünmüyordu aslında ama yapması gereken sorumlulukları vardı, sanki bu sorumluluklar ona daha doğar doğmaz bir kız çocuğu olduğu için birileri tarafından programlanmış gibiydi. Leyla buna çok içerliyordu, neden yemek yemek istemediği zamanlarda bile yemek yapmak zorunda kalıyordu ki? Pek tabi bu da her şey gibi müşterek bir durumdu ama nedense bu meşguliyetle hep o ilgilenmek zorundaymış gibi hissediyordu..

Fazla düşünmedi, hazırda olan ne varsa zaman kaybetmeden yapıp kitabına başlamak istiyordu. Hazır ezogelin çorbası ve makarna vardı aklında, zaman kaybetmeden hemen işe koyuldu. Önce ısıtıcıya su koyup ısınmasını beklerken bir yandan da hazır çorbayı yapmak için tencereye yazdığı ölçüde su ilave edip ocağa koydu. Derken ısıtıcıda ki suyun ısınmasıyla onu da başka bir tencereye boca etti, tuz ve azıcık yağ ilave edip makarnaları sıcak suyun içine boşalttıktan sonra diğer tencerede ki çorbayı karıştırmaya başladı, çorba zaten olmuş gibiydi biraz daha pişerse işi tamamdı. Bu aralıkta bir sigara içebilirim diye düşünüp oturdu ve bir sigara yaktı, derin derin çekti dumanı içine sonrada aynı dinginlikte geri bıraktı dumanı. Stresli olduğu zamanlarda hep böyle içerdi sigarasını, derin derin içine doğru yollardı dumanı, hayır sanki o dumanla birlikte Alaattin'in sihirli cini bir anda lambadan çıkacak ve üç dileğin nedir sahip diye soracaktı..

Tam sigara bitmiş söndürmeye çalışırken kapı kilidinin sesi çalındı kulağına, işte evin diğer sakini Ahmet'te gelmişti. Yemeklerin pişmesini bekler vaziyette oturan Leyla'yı gören Ahmet önce pür dikkat süzdü etrafı, Leyla o anda en sempatik gülümsemesini Ahmet'e doğru fırlattı Hoş geldin dercesine ama Ahmet pek üstüne alınmadı bu koca gülümsemeyi ve hatta oda yetmezmiş gibi "neye gülüyorsun" diye çıkıştı Leyla'ya. Leyla bu tabi alabildiğine kırılgan ve hassas, içerlese de Ahmet'in bu çıkışmasına "sana tabi ki" diye cevapladı onu. Cevabı önemsemediğini belli eden bir tavırla ellerini yıkamak için lavaboya yöneldi Ahmet ve Leyla'da yemekleri karıştırmak için ocağa doğru dönerek kalktı oturduğu yerden, yemekleri karıştırırken birden arkasında Ahmet'in belirdiğini fark etti ve heyecanlandı hafiften. Yemekleri şöyle bir gözden geçiren Ahmet'in hala onu öpmemiş olmasına sitem ederek "bu kadar zor mu beklentimi karşılamak, neden eve girer girmez ben geldim karıcım deyip yanağıma bir öpücük kondurmuyorsun? Saatlerdir görüşmüyoruz, hiç mi özlemiyorsun?" Ahmet bu durur mu tabi zeytinyağı gibi üste çıkmasa olmaz ki, "peki neden ben içeri girdiğimde oturduğun yerden kalkıp o öpücüğü hoş geldin kocacığım deyip sen bana vermiyorsun? Demek ki sende özlemiyorsun.." Leyla daha da hırçınlaşarak "istersen sen daha merdivenlerden çıkarken başlıyayım kapıda beklemeye ve hatta istersen ayakkabılarını çıkarmana da yardım edeyim ne dersin canım?" Ahmet Leyla'yı çılgına çeviren o umursamaz gülümsemesiyle buzdolabının kapağını açmak için bekleyen Leyla'ya doğru uzatır yanağını tamam hadi öp dercesine, Leyla içinde ki hevesin bir anda buharlaşıp uçtuğunu bildiği halde huzursuzluk çıkmasın diye bir öpücük kondurur Ahmet'in kendisine uzattığı yanağına..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 21, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gecenin için de bir gece daha..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin