26.06

534 14 6
                                    

                                                                                                                                                                                                26.06

Bugün sana her şeyi anlatmaya karar verdim. Neden böyle bir şey yapmak istediğime dair fikrim yok ama rahatlayacakmışım gibi hissediyorum. Sanki duygularımdan kısa bir süreliğine de olsa arınacakmışım gibi.

Kendimi bildim bileli sıkıntı içerisindeyim. Ailemleyken, okulumdayken, sokakta, komşuların veya tanıdıkların yanında hatta markette bile insanların bana en kötü çocukmuşum gibi baktığında kendimi rahatsız hissediyorum.

Yoksul bir aileye sahibim. Yoksulluk içinde büyüdüm. Hiçbir zaman istediğim şeyleri alamadım. Ne ailemden istediğimde nede kendi harçlığımla. Harçlığım yoktu ki. Babamdan balon istemiştim bir seferinde. Babam fazla yük olduğumu, beni bebekken sokağa atmadıklarından dolayı pişman olduklarını söylemişti. Düşünebiliyor musun ufacık bir çocuk babasından ilk kez bir şey istediğinden ne laflar duymak zorunda kalıyor.

Babamla annemi hiç düzgünce konuşurken duymadım. Bizim evimizde hep bir bağırma sesleri, ardından da kocasından şiddet gören bir kadının ağlama sesleri. Neredeyse 14 yıldır bu evde sakin geçen çok az gün olmuştur. Parmakla sayılamayacak kadar.

Dedem babamın annemle evlenmesini istememiş. Evlendiklerinde ise evlatlıktan reddetmiş. Annemle aşık olduklarından evlenmemişler tabi. Evlenmek zorunda kalmalarının sebebi benmişim. Bunu dedemlerle neden görüşmediğimizi sorduğumda kem küm ederek söylemişti annem.

Babam hiçbir zaman sürekli olarak çalışabileceği bir iş bulamamıştı. Girdiği işlerden 3-5 gün sonra atılıyordu. Dolayısıyla eve para getiremiyordu. Annem çalışmak zorunda kalıyordu. Evde hiçbir zaman mutlu olamadık.

Okulda durumum farklı değildi. Huzursuzdum genellikle. Derslerim gayet iyiydi. Her zaman örnek gösterilen kız çocuğu oldum. Öğretmenlerim beni ne kadar seviyorsa okuldaki çocuklar benden o kadar nefret ediyorlar. Hiç arkadaşım yok.

Zararsız biriyim. Kimseye karışmam, karışamam. Bana sataşsalar, dövseler bile. Her zaman ezilen taraftım. Beni döven herkese yeterince söyleyebileceğim söz vardı. Ama her ağzımı açışımda mutlaka o lafı ağzıma tıkarlar. Ya aile ilişkimizle yada maddi durumumuzla.

Babam beni genellikle derslerim yüzünden dövüyor. Başka dövebileceği bir durum yok zaten. Bazen canı sıkıldığında da dövüyor birde. Babam hep derslerimin pekiyi olmasını ister. İyi olmasına bile kızar.

5 ay kadar önce sınav haftası hastalanmıştım.  Türkçe dersinden 82 aldığım için babam beni kemerle dövmüştü. Yara izlerimin tamamen geçmesi 1 ay kadar sürmüştü.

Çok küçükken sokağımızdaki kızlarla ip atlardık. Çok yorulduğumuzda kaldırımda otururduk. Arkadaşımın annesi hep bize kek getirirdi. Ama ben bundan evde bahsetmezdim. Babam dışarda yemek yediğimde çok açmışım gibi yediğimi söylerdi hep. Başka insanların ailemin beni aç bıraktığını düşünmelerini istemiyordu. Çok iyi hatırlıyorum. Yine çok yorulduğum bir gün arkadaşımla kaldırıma oturmuştuk. Annesi bize portakal suyuyla un kurabiyesi getirmişti. Tabak beyaz porselen, etrafında altın rengi işlemeleri olan bir tabaktı. Ben büyük bir iştahla yemek yerken, akşam ezanının okunduğunu fark etmemiştim. Bizim evin kurallarından biri akşam ezanından önce eve girmekti. Girmezsen yine dayak yerdin. Bu kural hala geçerli.

Ben kurabiyeleri iştahla çiğnerken biri kulağımı çekti. Zorla ayağa kaldırdı. Kaldırıldığımı fark etmediğimde kucağımda duran porselen tabak yere düştü. Yere düşer düşmez önce çatladı sonra kırıldı. Ağlamaya başladım.

Babam beni çok fazla döver ama hiçbir zaman ağlamazdım. Yani babamın yanında ağlamam. Genellikle yatağıma girdiğimde fiziksel acı yüzünden ağlamaya başlarım. Babamda acı çekmediğimi düşünüp daha çok döver.

Ogün tabak kırıldığında utandığım için ağlamıştım. Kesinlikle babamdan dayak yediğimden değil. Beni düşünüp kurabiye getiren birinin malına zarar verilmişti benim yüzümden. Eminim ki kadın tabak yerine sokakta dövüle dövüle eve götürülen beni düşünmüştür.

Markete girdiğimde hep kaybolurum.  Kocaman marketlere hep hayran olmuşumdur. Kırk yılın başında annemle gireriz. Babamla asla oraya giremem. Çünkü ben reyonları geze geze her ürüne dikkatimi vere vere yürürüm. Hangisinin daha ucuza olduğuna değil hangisinin hem gramaj olarak hem de fiyat olarak daha uygun olduğuna bakarım. Babam ise iki dakikada işini halleder en ucuzunu alıp çıkar marketten.

Ben reyonlara baka baka gezdiğimde elemanlar kılığıma kıyafetime bakar beni dilenci sanırlar. Dilencilere bu markette yer yok, boşuna uğraşmayın hiçbir şey vermeyiz diye bağırırlar. Dilenci olmadığımı söylediğimde bile bazen marketlerden atılıyorum.

Belki de dilenci değil hırsız olarak görüyorlardır aslında. Kim bilir.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 03, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Eroinmanın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin