VII

28 3 1
                                    

Bölümü medyadaki müzikle okumanız tavsiye olunur💙
Bu arada bakış açısının ve yazım tarzımın değişmesi umarım rahatsız etmiyordur çünkü bir şeyler deneyerek hala öğrenen bir çaylak yazarım🙈

Bu benim bekarlığa veda günümdü, onsuz geçirdim 17. gün. İlk gün o bara girdiğimden beri her akşam soluğu bir barda alıyordum. Teselliyi vücudumu uyuşturan bu sıvıda buluyordum. Bugün de şirketteki arkadaşlarımla bekarlığa veda etmemi kutlamak için yemek yedikten sonra onlardan erken ayrılıp yine kendimi bu izbe yere atmıştım.

Tekrar sarhoş olmalıyım...

Sayamadığım kimbilir kaçıncı kadehimi doldurdum ve içimdeki acıyı bastırsın diye acı sıvıyı tek dikişte içtim. Kadehin içindeki sıvının ne olduğunu bilemiyordum, ayrım yapamayacak kadar sarhoştum lakin alkolün boğazımdan geçip vücudumu uyuşturmasına ihtiyacım vardı.

Bir kadeh daha..

Bu güne kadar her gün her yerde onu aramıştım ancak hiçbir yerde izine rastlamamıştım. Okuldan izin almıştı, öğrencileri dahi hiçkimsenin hiçbir şeyden haberi yoktu. Çaresizdim, fazlasıyla çaresiz.. Bakabileceğim her yere bakmış gidebileceği her yere milyonlarca kez uğramıştım.

Seni özledim...

Fazla sarhoştum, nefes almaya ihtiyacım vardı. Son bir kadehi daha tek dikişte bitirdim ve balkona doğru gitmek için ayağa kalkmaya çalıştım. Dengem yerinde değildi. Vücudum, ona bu kadar çok eziyet ettiğim için bana itaat etmeyi reddediyordu. Zar zor tutunarak ayağa kalktım ve barın diğer köşesindeki balkona doğru dengesiz adımlarla yürümeye başladım.

Beyaz, tıpkı onun teni gibi...

Beyaz bir sweatshirt giymiş biri balkon kapısı ile benim aramda durmuş geçmeme izin vermiyordu. Önümde duran adamın yüzünü seçmeye çalıştım ancak beyaz kapüşonunu kafasına çekmişti. Kör edici karanlıkta sadece beyaz kapüşonlusunu görebiliyordum. Sarhoş olmam da bana hiç yardımcı olmuyordu doğrusu.

Bir hareket yapıp adamı geçip balkona çıkmaya kalkışınca ayaklarım sendeledi ve beyaz kapüşonlu yabancının üzerine düştüm. Kollarımdan beni yakaladı ve düşmeme engel oldu.

Onun gibi kokuyor...

Yabancı beni ayağa kaldırmaya çalışırken ben ona daha fazla tutundum. Sweatshirtünden usulca görünen boynuna dudaklarımı yaklaştırdım ve kokusunu içime çektim. Tıpkı onun gibi kokuyordu, yıllarca yanımda olmasına alıştığım, her zaman yanımda olan insan gibi.

Ben dudaklarımı boynuna hareket ettirdiğimde hiçbir tepki göstermedi yabancı. Dudağımın altındaki teni öptüm sıcak ve yumuşaktı.

Birkaç dakika içerisinde ne olduğunu dahi anlamadan beyaz sweatshirtlü adamı yakınlardaki koltuklardan birine yatırmış, üzerine eğilmiştim.

Eun...

Oydu, vücudumun hemen altında yatan narin beden, kollarıma dokunan minik eller, öptüğüm sıcak ten ve kokusu... Hepsi ona aitti. Ya sonunda onu çok tuhaf bir şekilde bulmuştum ya da sarhoş beynim bana fazla tuhaf bir oyun oynuyordu.

Oyun olmasın...

Bu olanlar aklımın bana bir oyunu olmasın istedim. Bu kişi gerçekten o olsun istedim. Kapüşonu kafasından çıkarıp bulanık görüşümle de olsa karanlıkta da olsa onu görmek istedim. Zar zor seçebildiğim iki kahverengi göz bana bakıyordu.

"Eun bu sensin değil mi?"

Cevap yoktu. Kahverengi gözler sadece bana bakıp duruyorlardı.

"Sensin, sen olmalısın"

Dudaklarım yavaşça onun dudaklarını buldu ve içkiyle sarhoş olmuş dudaklarım onun dudaklarıyla sarhoş olmaya devam etti. Sarhoşluğumdan dolayı mı yoksa bu kişinin o olduğuna inandığımdan dolayı mı bilmiyorum. Belki de sadece ona benzettiğim bir yabancıydı ama  burada, bu barda, belki de şimdiye kadar kaç kişinin üzerinde ne yaptığı belli olmayan bu deri kanepede onu öpmek çok doğru hissettiriyordu. Evliliğime sadece bir hafta kalmış olması, benim şuanda aslında burada değil de bekarlığa veda partimde olmam gerektiği, herhangi birinin beni bir başka adamla öpüşüyorken görmesi hiçbiri umurumda değildi. Yirmi altı yıldır örnek insan olmuş olan ben, sürekli mantıklı kararlar vermiş olan ben, mükemmel Minhyuk artık mükemmel olmak istemiyordu.

Nefes almak için ayrıldığımızda o nefes nefeseyken başımı tekrar boynuna doğru yönelttim. Birkaç beden büyük hoodiesinin boyun kısmını açtım ve boynuna öpücükler bırakmaya başladım.

Bunu gerçekten sevdiğin kişiyle yapmalısın...

Kendi cümlelerim kulağımda yankılandı. Gerçekten sevdiği kişi bendim ama salak gibi bunu yıllarca anlayamamıştım hatta ona salakça tavsiyeler vermiştim hiçbir şey bilmeden.

Bir sürü öpücük kondurduğum boynuna dişlerimle minik bir iz bıraktım.

"Mmh Minhyuk"

Sesini duymamla zaten alkolün ve durumun etkisiyle hızlı atan kalbim maraton koşmaya, içimdeki tüm duygular bir anda göz yaşlarımla beraber dışarı akmaya başladı. Gerçekten Eunkwang'dı bana geri dönmüştü. Hala kollarımın arasında olan bedene iyice sarıldım ve çocuklar gibi ağlamaya başladım.

"Eun-ah seni çok özledim, çok özledim. Bir daha asla göremeyeceğim sandım her yerde seni aradım lütfen beni bırakma lütfen ben aptallık ettim lütfen bırakma beni."

Gözlerinden yaşlar süzülen beni alıp göğsüne bastırdı. Göz yaşlarım asla dinmiyor, kollarım uçurumun kenarından düşmek üzere olan bir adamın çaresizliğiyle beni saran adama tutunuyordu. Dudaklarımdan bir duaymışcasına sürekli aynı kelimeler dökülüyordu.

Özür dilerim, lütfen beni bırakma...

You Are My Family ◇Minkwang◇Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin