Okula yürüyerek gitmeyi düşündü. Hızlıca(!) duş alıp kıyafetlerini giydi. Elinden geldiğince kendine kahvaltı hazırladı. Evet, akşamdan kalma yemekler olmasaydı aç kalabilirdi. Çünkü Zeynep'in hiçbir şekilde bir becerisi yoktu.
Sabah üzerinde bir dalgınlık vardı. Yolda yürürken de dalgınlıkla ilerliyordu. Arabaların üzerine gelmesine rağmen farkında değildi. Yola doğru ilerliyordu. Hızla gelen arabayı son anda fark etti. Faydasızdı. Resmen yerinde dona kalmıştı. Arabayı görmesine rağmen hiçbir şey yapamıyordu. O anda korkunç bir ses duydu...
İşte bu sesle uyanmıştı. Elleri tir tir titriyordu. Nefes nefese kalmıştı. Zor da olsa kendini toparladı ve saate baktı. Saat 03.00' tü. Tekrar başını yastığa koydu ve uyudu Zeynep.
Sabah uyandığına sevinmişti. Alarmın sesi bile güzel geliyordu. Kalkıp banyoya gitti. Elini yüzünü yıkayıp ilk defa düşünmeden rastgele giyindi. Hatta aynaya bakıp kendisiyle övünmedi bile. Aşağıya inip sofraya oturdu. Annesi durumu fark edip sordu:
- Ne oldu sana böyle? Dün geldiğinde gayet iyiydin.
- Yok bir şey ya niye öyle dedin ki
- Ben bilirim seni, var bir şeyler
- Yok dedim işte
- Sen bilirsin
Zeynep annesini ikna edebilmişti ama içindeki korku geçmiyordu. Normalde rüyaları bu kadar önemsemezdi ama bu kabus içinde farklı bir duygu oluşturdu. Dışarı çıkınca otobüsle gitmeyi düşündü. Ancak bu şekilde rahatlayabilirdi.
Okula vardığında büyük bir mutlulukla içeri girdi. Dersin başlamasına on dakika vardı. Öğretmenler odasına girdi. Meslektaşlarına selam verip üzerindeki montu çıkardı. Dolabından dosyasını aldı. Az sonra zil çaldı ve Zeynep derse girdi.
Bir sonraki dersi yine 6/D' deydi. Sınıfa girdi ve arkadaki çocuk yine dikkatini çekmişti. Yine eski yırtık elbiselerini giymişti ve yine sessizdi. Zeynep dersine başladı. Her zaman ki gibi güzel geçmişti dersi.
Tenefüste öğrenciler çıkarken birini yanına çağırdı. Arkadaki öğrenciyi sordu. Çocuk şöyle cevap verdi:
— Hasan mı? O Suriyeli. Türkçe bilmiyor bu yüzden çok fazla konuşmuyor. Benim biraz Arapça'm vardır. Ondan biliyorum bunları. Sanırım babasını da savaşta kaybetmişti. Annesi de bakmakta zorlanıyor olmalı.
Zeynep teşekkür edip gidebileceğinizi söyledi. Gözleri dolmuştu Zeynep'in. Gerçekten öğrencisi böyle yaşarken mutlu olamazdı.