O sabah erken uyandı. Henüz kendine gelemediği için etrafa çarpa çarpa banyoya gitti. Duş aldıktan sonra az da olsa gözünü açabiliyordu. Tekrar odasına döndü ve yirmi dakika süren kıyafet seçiminden sonra kahvaltı yapmak için aşağıya indi. Annesinin yanağına bir öpücük kondurup yerine oturdu. Annesi yine mükemmel bir sofra hazırlamıştı. Bir bardak çayla kahvaltısını yapıp evden çıktı. Otobüs durağına doğru ilerlerken İzmir'in güzelliğinden kendini alamıyordu Zeynep.
Zeynep, 26 yaşında bir İngilizce öğretmeni. Adana'da doğup büyüdü ve İngilizce öğretmenliği okudu. İzmir'e atandı ve şimdi annesiyle yaşıyor. Babası ise... Zeynep altı yaşındayken kalp krizi geçirip öldü. O zamandan beri Zeynep annesinden ayrı yaşıyamıyor.
Otobüse bindiğinde birden heyecanlanmaya başladı. İçinde anlam veremediği bir sevinç vardı. Okula vardığında heyecanı iki katına çıktı. Kalbi yerinden çıkacak gibi oldu.
İlk sınıfına girdi. 6/D... Öğretmen masasına doğru yavaş adımlarla ilerledi. Kitaplarını masaya koydu ve kendini sınıfa tanıttı. Sonra öğrencileri tanımaya başladı.
Arka sıralarda bir çocuk vardı. Zeynep, kendisini tanıtmasını istese de hiç cevap vermedi. Sessiz ve durgun biraz da ağlamaklı oturuyordu. Nedeni bilinmez bir hüzün doldu Zeynep'in içine.
Dersleri bitince yorgun argın eve döndü. İçeri girip direk kendini odasına attı. Üzerine rahat bir şeyler giyip yemek için aşağıya indi. Annesi gününün nasıl geçtiğini sorduğu anda sanki yorgunluğu bir anda geçivermişti. Yaşadığı her şeyi bir bir ayrıntısıyla annesine anlattı.
Yemekten sonra annesine yardım etti ve odasına çekildi. Kendini yatağına attı. Hayatına güzel bir başlangıç yaptığını düşündü. Hemen uyumak istiyordu. Ertesi günün de güzel geçmesini ümit ediyordu.
