|4 o'clock
†chattaway - nightsky†
ayaklarımın altında ezilen tuğlaların üzerinde, dikkatlice birkaç adım atıp oturuyorum bütün şehri ayaklarımın altına seren çatının tepesine.
saat dörde altı var.
bugün biraz geç kaldın. her gün dörde on kala çıkıyorsun, kaçırmamak için. ezberledim artık.
evimizin önünü tamamen kapatan ağaçların arkasında, hayalletten farkım yok senin için.
görmüyorsun. duymuyorsun.
kendimi göstermiyorum. sesimi duyurmuyorum.
yaparsam düşerim, biliyorum. kelimelerimi yutuyorum. yüzüme maskemi takıp, rüzgarda uçuşan saçlarımı karıştırarak gelmeni bekliyorum.
geliyorsun.
dörde iki var.
ucu ucuna yetiştin. bir an nerede olduğunu merak ediyorum. sonra başımı iki yana sallayarak boş veriyorum. seni sorgulamıyorum.
seni seviyorum. güveniyorum. bu çatıdan atlamak istesem, aşağıdan onlarca kişi yalvarsa da, sen atlama, her şey güzel olacak dersen inanırım. seninle aramdaki bağ o kadar güçlü ki ben bile korkuyorum bazı zamanlar.
şimdi mesela.
akrep yelkovanı paçasından tutup yakaladığında, senin saatinde ve benim saatimde sayı dördü bulduğunda her zaman yaptığım gibi aşık oluyorum sana.
ve bundan korkuyorum.
kendim için değil. bir gün öğrenirsen, kalbinde birileri ölür diye. zihninde cinayet işlersin diye.
katil olma diye, ben bulaştırıyorum ellerimi kana.
bulaşan kendi kanım olsa bile susuyorum.
dört.
her açıdan en sevdiğim sayı.
uğurlu sayım, ama aynı zamanda uğursuz sayım.
bu bana tuhaf gelmiyor. aksine, uğursuz şeyler olmasaydı uğurlu olanların bir değeri olmazdı diyorum kendime. buna inanıyorum.
dört.
sana aşık olduğum günün tarihi. dört aralık 2015.
dört.
seni tanıdığım zamanın sayısı. dört yıl, altı ay ve şu andan itibaren, tam on iki gün dört saat yirmi iki saniye.
dört.
basketbol takımındaki numaran.
dört.
annenin en sevdiğin kurabiyesinin içine koyulan un miktarı.
dört.
kız kardeşinle arandaki yaş farkı.
dört.
ilkokulda oturduğun sıra numarası.
ve milyonuncu dört ama en güzeli.
benimle göz göze geldiğin anların sayısı.
dört kez. tam dört kez gözlerin, sana bakmaya aşık gözlerimle buluştu ve kalbim, karşında ezilerek ayaklarının dibine yuvarlandı sanki o anlarda.
saat dört oldu ve bizim güzel kuşumuz öttü.
dört yıldır her gün aynı saatte, aynı şarkıyı mırıldanıyor ve bizi, senin haberin olmasa da birbirimize bağlayan yegâne varlık o.
dördü yirmi geçiyor.
ayaklarını kendine çekerek, yanağını yaslıyorsun dizine. iç çektiğini ve gözlerini yumarak, bir süre öyle kaldığını görebiliyorum.
yavaş hareketlerle ayağa kalkıyorsun, sana büyük gelen beyaz tişörtün omuzlarını düzelterek balkonun köşesine geliyorsun.
balkon taşından aldığın çakmağı, avucunun içindeki sigarayı tutuşturmak için alıyorsun.
beyaz sigaranın ucunda yanan ışık, bir anlığına geceyi aydınlatıyor.
ben inkar ediyorum.
geceyi aydınlatan sadece o olabilir diyorum herkese. fakat kimsenin bu aydınlığa bakmamasını da küçük bir not olarak iliştiriyorum cümlemin sonuna.
sana kimseler bakmasın istiyorum. bir ben göreyim, bir ben duyayım istiyorum güzelliklerini.
yarısına geldiğin sigaranı, dudaklarının arasına alarak kollarını birbirine doluyorsun.
biraz öyle durup, ucunda kül biriken sigarayı iki parmağının arasına alarak taşın üzerindeki tablaya vuruyorsun hafifçe, iki kez.
kül düşüyor.
kendimi görüyorum onda. bana da vuruyorsun durmadan. bende düşüyorum. bende yanıyorum.
beni de tutuşturan sensin.
sigarayı bitirip, tablaya bastırarak söndürdüğün gibi beni de söndürür müsün?
çok şey istemiyorum. sadece çıkardığın yangını söndür, ölmeyeyim diye. yoksa önemli değil. yanmak o kadar da kötü değil.
yangını çıkaran sen olduğun için ama, başka hiçbir şey için değil.
sen olduğun için.
dördü kırk altı geçiyor.
kollarını havaya kaldırıp vücudunu esnetiyor, başını geriye atıyorsun. yanaklarının içini havayla doldurduğunu görüyorum.
omuzlarını oynatarak son kez başını eğerek, gökyüzüne ve evlerimizin arasındaki, bülbülümüzün konduğu ağaca bakıyorsun.
bir an beni göreceksin diye endişeleniyor, kenara çekiliyorum.
sonra aptallığıma gülüyorum.
arkanı dönüp saçlarını karıştırarak içeriye giriyorsun.
dördü elli üç geçiyor.
bende ayağa kalkıp, yine dikkatli adımlarla çatı katındaki odama giriyorum.
beş.
karanlık odada sarsak adımlarla yürüyüp yatağıma atıyorum kendimi.
başımı yastığa koyuyorum. saçlarım dağılıyor.
bugün de seni seviyorum.
her gün yaptığım gibi.
|4 o'clock
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 o'clock
Fanfiction•taejin• her şafak vakti, akrep yelkovanı paçasından tutup yakaladığında; sana aşık olmayı öğreniyorum.