2

966 40 3
                                    


                Bir türlü yapamıyordu. Ne kadar az yemek isterse istesin gözü tabakta kalanda oluyor ve karnı doymuşsa bile yiyordu. Nasıl bir aç gözlülüktü onun ki emin değildi. Bu yüzden kendinden nefret ediyordu. Doğru, nefret ediyordu. Kendine kızmaktan ölesiye bıkmıştı. Pişmanlıklarının haddi hesabı yoktu. Devamlı "neden o son parçayı yedim, neden bir kâse daha içtim, neden... Neden... Neden..." uzayıp gidiyordu. Yorulmuştu. Kendisiyle alay edenlerden de yorulmuştu, kendine telkinde bulunmaktan da ama canı bu gün yanmıştı. Bir masal olabileceğine inandığı ilginin bu gün bir yalan olduğunu öğrenmişti.

Bir saat öncesi

Tam iki hafta önce masalı başlamıştı. Karşısında kolunda başka bir kadınla olan o yakışıklı adam iki hafta önce karşısına çıkmış ve kendisinden hoşlandığını söyleyerek sevgili olmalarını istemişti. Bir iltifatlar, bir ilgi derken kendini kaptırmıştı. Yüreği pır pır etmiş, tadabileceğine inanmadığı tatların sarhoşu olmuştu. Ve unutmuştu. Bedenindeki otuz kiloluk fazlalığı unutmuştu. Kendisi unutmuştu belki ama o görüyordu. O zaman neden ona gelmişti?

"Neden bana geldin?" demeden edemedi. "Sen bana geldin."

"Kuzenin istedi. Seni tavlamam karşılığında elime para tutuşturdu. " dedikten sonra adam kolunda olan kızla uzaklaştı.

Olduğu yerde kala kaldı. Yine kuzeniydi. Tüm çocukluğu onun yüzünden harap olmuşken şimdi de kadınlığını yaşayamıyordu. Ne yapmıştı ona emin değildi. Ama biliyordu ki böylesi şiddetli bir düşmanlığı hak etmemişti.

Gözlerinde yaş ile ilerledi. Parktaki banklardan birine oturdu, çantasını bacaklarının üzerine koydu ve kollarını da çantasının üzerinde birleştirip karşıya denizin en uzak köşesine seyre daldı. Bir yanda o uçsuz bucaksız maviliği izleyip huzur aradı bir yandan da farkında bile olmadığı gözyaşları yanaklarından boyun çukuruna akmaya devam etti.

Genç adam bir saati geciktir karşısındaki kadını izliyordu. Dayanamıyordu artık. Onun sessiz ağlayışları canını sıkıyordu. Ona kızıyordu böyle olduğu için, onun kuzeni olacak kızdan da ölesiye tiksiniyordu ve kendi kardeşine kızıyordu bu burada olmasına sebep olduğu için.

Ayakları genç kadına doğru gidiyordu. Gidiyordu gitmesine de ne yapacaktı bilmiyordu. Öylece ona doğru ilerliyordu.

Genç kadın yanına gelen adamı görünce şaşırdı. "Mert ağabey?"

"Kalk buradan gidelim." Dediği gibi arkasını dönmüştü bile. Genç kızın kabul edip etmediğini bilmiyordu bile ama arkasına bakmadan yürüyordu.

Yonca ise hala şaşkındı. Ne olduğunu, nasıl olduğunu bilmese de ayağa kalkmış yüzünü elleri ile silmiş ve önünden ilerlemekte olan adamın peşinden gidiyordu. Onun arabasının şoför koltuğuna geçtiğini görünce kendisi de mecburi olarak arabaya bindi. Biraz çekinceli çokça da meraklı şoför koltuğunun yanındaki koltuğa oturdu.

Yarın saat sonra bir cafe de karşılıklı oturuyorlardı. Konuşmuyorlardı. Gelen garsona genç adam karşısındaki kadının ne isteyip istemediğini bile sormadan sipariş vermişti. Ve garson tepsi için de iki latte ile bir tabak kazandibi ile yanlarına gelmişti. Garson gidince genç adam masanın köşesinde bir sepek içinde duran bir kâğıttan kılıfın içinde duran iki tatlı kaşığını aldı. Birini kendi önüne bırakırken diğerini genç kızın önüne bıraktı.

Yonca "Ben yemeyeceğim." Dedi.

Mert "Yiyeceksin." Dedi.

Yonca "Gerçekten canım istemiyor, hepsini sen yiyebilirsin." Dedi.

Mert "Beraber yiyeceğiz." Dedi.

Ve iki çift göz birbirlerinin yüzüne baktı. İkisi de ısrarcıydı. Biri evet derken diğeri hayırdı. Saniyeler, dakikalar sonra ikisi de uzandı, kendi önlerindeki tatlı kaşığını alıp birer parça aldılar. Sonrasında bir yudum kahve bir parça tatlı ve ses seda çıkmadan zaman geçirdiler. Ta ki tatlı da kahve de bitinceye sessizlik bir çığlığa dönüşünceye kadar.

Yonca "Arkadaşım yine beni ekti mi?" diye sordu. Arkadaşının ilk kez buluşmalarına gelmeyişi olmazdı bu. Hep bir şey olur ya gelemezdi ya da geç kalırdı bazı zamanlarda ağabeyini yollar ve onu aldırtırdı.

"Evde seni bekliyor."

"Yine ne oldu?"

"Kuaför saçını yakmış, kendini odasına kapadı." Hesabı istemek için garsona işaret etti.

"Çok mu kötü?"

"Saçlarını kısacık kestirmek zorunda kalmış." Hesabı ödedikten sonra ayağa kalktı. "Gidelim."

"Oh tamam." Hemen yan sandalyeye koyduğu çantasına uzanıp aldı. Yine genç adamın peşinden gitti.

Ertesi akşam Yonca hemen yan villa da oturmakta olan arkadaşına şapkalarını vermek için gitti. Ama saate bakmamıştı. Tam arkadaşının ailecek yediği akşam yemeğine denk gelmişti. Arkadaşının annesi kapıdan gitmesine izin vermeyip kolundan tuttuğu gibi içeri almasaydı şimdi masanın bir ucunda önüne konan boş tabak ile olmazdı.

"İstediğinden tabağına al canım, çekinme." Diyen kadın bilmiyordu onun yemek yemekten vazgeçtiğini. Dün olanları...

"Sizi de rahatsız etti ama inanın tokum."

"Olmaz kızım öyle şey, bak annem bu akşam döktürmüş. İstediğin kadar al."

Gerçekten de öyleydi. Masa da ızgara yapılmış köfte diğer iki tabak ta da ızgara domates ve yeşil ile kırmızıbiber vardı. Diğer bir tabakta baharatları belli olan güzel mi güzel bir bulgur pilavıydı. Tam ortada da kocaman bir karışık salata ve her birinin önünde bir kâse cacık.

Hepsi de sevdikleriydi. Sabahtan beri tek lokma yememiş midesi harekete geçmişti. Lakin midesinin oyununa gelmek istemiyordu. Eğer şimdi yemeğe başlarsa kendini durduramazdı. Hepsinden bol kepçe yerdi. İstemiyordu. Canına tak etmişti. Aç gözlü olmaktan bıkmıştı. Yemekten, zayıflayamamaktan bıkmıştı.

Gözleri istemsizce karşısında duran adama yöneldi. Dün hiç bir şey konuşmamışlardı lakin biliyordu ki dün olan rezilliği görmüştü. Nasıl aldatıldığını biliyordu. O, nasıl ihanete uğradığına şahitti. Kuzeninin bir kez daha oyununun kurbanı olduğunu biliyordu. Görmüştü. Söylememişti ama biliyordu. Dün olanların farkındaydı.

Mert içinden söverek uzandı tabağına yemeklerin hepsinden takviye yapıp tabağını eline aldığı gibi gidip genç kızın yanında duran boş sandalyeye oturdu. Sonra uzanıp önceki oturduğu yerde kalan cacık kâsesi ile çatal, bıçak ve kaşığını aldı. Ailesinin anlamadıkları belli olan bakışları önünde tabağını genç kız ile ortalarına koydu ve ızgaraları, pilavı ikiye böldü.

"Bunlar senin." Dedi. Diğer köşede bıraktıklarını da kendi yemeğe devam etti. Kardeşine de "Salata için tabak getir dedi, genç kadınına cacık çoktan konuşmuştu zaten. Ve ilk defa genç adamın kardeşi ağabeyinin lafını ikiletmeden kalktı hala içinden ne oluyor lan diyerek arkadaşına küçük bir tabak getirdi.

"İki kaşık koy." Diyen Mert kardeşinin salata koyduğu tabağı da yanında ki kızın önüne bıraktı. "Ye."

Yonca öyle de yaptı. Kendisini izleyen bakışlar karşısında yanındaki adamın gösterdiği yolda ilerledi ve kendisi için olan yiyecekleri afiyetle yedi. Ve bu sefer yediği hiçbir lokmadan pişmanlık duymadı. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TEK BÖLÜMLÜK HİKAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin