Silinen Geçmiş

67 2 0
                                    

2013

Berkay'ın yaptığı son espiriyle birlikte kafamı masaya gömdüm. Eğer Rekorlar Kitabı'nda üst üste en çok soğuk espiri yapma gibi saçma bir şey olsaydı Berkay kesin bu rekoru kırardı.

- Bahar adam yatmış karısıda vapur.

Ona acıyan gözlerle baktım. Ayağa kalktım ve yürümeye başladım yoksa arkadaş katili olacaktım. Sitenin başkanı olan saygıdeğer (!) Feyzullah Abi'mizin bize park diye kakaladığı tahta parçalarına doğru yürümeye başladım. O sırada bekçi kulübesi dikkatimi çekti. Yazlık sitemizin etrafında çok fazla bekçi kulübesi vardı ama 7 yıldır her yaz buraya gelmeme rağmen bir kere bile içinde bekçi olduğunu görmemiştim. Yavaşça kapıyı açtım. O anki soyut kalp krizi ve aniden gelen öfke sadece filmlerde olur sanmıştım. Sevgilim Burak ve geçen sene saçını başını yolduğum, kavga ettiğim Sahra. Beraber. Kucak kucağa. Neyse anladınız siz.

İçimdeki birşeyleri parçalama isteğini görmezden gelerek yavaşça kapıyı kapattım. Sitenin çıkış kapısına vardığımda kulaklıklarımı takmıştım ve Stay'i dinliyordum. Tamam bu durumda dinlenecek en iyi şarkı değildi ama umursamadım. Nereye yürüdüğümü umursamasamda aslında nereye gittiğimi biliyordum. 7 yıldır her sinirlendiğimde, üzüldüğümde, kızdığımda, düşünmem gerektiğinde oturduğum kayayı görünce istemsiz bir şekilde gülümsedim. İçimdeki karanlığa rağmen ayın ışığı gözlerimi alıyordu.

ŞİMDİKİ ZAMAN

Sahra. Zalımın kızı. 4 ay depresyona girmeme neden olan yelloz. Ferman'ın kolumu çekiştirmesiyle duraksadığımı fark ettim.

- Kızım sen ne tuhaf bişey çıktın ya. Kime diyorum yürüsene be.

- Tamam be çekiştirme.

Sahra'ya attığım " benden uzak dur " bakışlarından sonra Ferman'ın tuttuğu elime baktım. Tamam bunu yanlış anlamam gerekmez değil mi ? Beni sınıfın önüne getirdiğinde elini çekti ve asker ya da izci ayırt edemediğim bir selam verdikten sonra uzaklaşmaya başladı. Boş olan tek sıraya oturdum.

Yanıma bir kız oturduğunda 10 dakika geçmişti sanırım. Kulaklıklarımdan birini belki birşey söylerde duymam diye çıkardım. Selam verdi ve bende selam derken yavaşça kafamı ona çevirdim. Kahverengi sıcak gözlerle karşılaştığımda kişiliğime aykırıda olsa gülümsedim.

- Benim adım Doğa seninki ne ? Ayy çok güzel gözlerin var keşke benimde olsa.

- Aaa teşekkürler.

İçeri giren hocayla birlikte sınıfça kafamızı ona çevirdik. 40'larında olmasına rağmen genç gösteriyordu. % 70 Kimya, % 25 Edebiyat, % 5 Biyoloji öğretmeni olabilirdi. Gömleği aceleyle ütülenmişti. Demek ki bekardı. Pantolonunun iki yanında birbirinin aynısı iki tane kırışıklık vardı. Yani okula bisikletle geliyordu. Bunları nasıl anladığımı sormayın. Bir çeşit yetenek sanırım.

- Selam gençler. Ben Şener Tez. Kimya hocanızım.

Zafer edasıyla gülümsedim.

- Yalnız ben diğer hocalara benzemem. Yani Armanyum'un ne olduğunu bulamadığınız için not kaybetmeyeceksiniz.

Sınıftan sevinç çığlıkları yükseldi. Oldum olası kimyaya ilgi duymuştum.

- Hadi sizinle tanışalım. Hey sen mavi gözlü kalk bakalım.

Sınıftaki bütün gözlerin bana döndüğünü hissettim. İnsanların önünde konuşmaktan nefret ederdim. Yinede kendimi zorlayarak hocanın gözlerimi hocaya diktim. Yavaşça ayağa kalktım.

- Hadi anlat kendini biraz.

- Şey aaa ben...

- Tamam tamam anlaşıldı sana yardım edelim. Adın ne ?

- Bahar.

- Peki Bahar. Kimya sever misin?

- Aslında hoşuma gider.

- Anlaşıldı otur bakalım.

Tamam bu kadar kısa sürmesini beklememiştim. Yavaşça yerime oturdum. Doğa kulağıma eğildi.

- İlerleyen günlerde kimya sınavlarında yardımını alırım.

Gülerek tabi dedim.

&&&&&&&&&&&&

Son dersten sonra Doğa'ya numaramıda verdim ve okuldan çıktım. Otobüs durağına yetiştiğimde Ferman oturmuş otobüs bekliyordu. Bir an duraksadım Ferman babama çok benziyordu. Aslında gözlerinin içi bile aynıydı. Ben babama benzemezdim hatta küçükken babam bana sinirlendiğinde " Ben senin baban değilim bak hiç benzemiyoruz." derdi. Kulaklığımı çıkardım ve müziği kapadım. Yanına oturduğum anda Ferman yine o belediye çukuru gamzelerini göstere göstere gülümsedi.

- Vay vay kimler varmış burda. Hemen eve süt saatini kaçırma.

- Benden sadece iki yaş büyüksün Ferman.

- Bence bana abi de.

Hafifçe omzuna yumruk attım. Güldü. Gülüşü bile babama benziyordu. Otobüs gelene kadar yaklaşık yarım saat oturup öylece sohbet ettik. Doğal olarak bazı şeyler gözümden kaçmadı. Her espiri yaptığımda gülmeden önce bana bakıyordu mesela. Solaktı ve ne zaman okuldan bahsetsek sağ elini kaşıyordu. Arada sırada da kolundaki damarlara eliyle dokunuyordu. Bunu ilk fark ettiğimde çok şaşırdım aynı şeyi babamda yapardı.

Eve geleli 2 saat 17 dakika geçmişti ve ben artık saniyeleri saymaktan yorulmuştum. Aklıma Doğa'ya mesaj atmak geldi belki bir yerlerde buluşabilirdik. Ayrıca sabah gelen mesajlara da bakmamıştım. Turkcell,Pizza Hut ve .... Bir dakika. Annem bana tuhaf tuhaf baktı ve ne olduğunu sordu. Geçiştirerek bişey yok dedim. Ama bişey vardı. Hemen kafamda olanları düşündüm. Babam avukattı ama müvekkileri beni rahatsız etmezdi. Annem Kadıköy'de bir kafe işletiyordu. Onunda bu konularla alakası olmazdı. Zaten fazla çevrem yoktu. Telefonu masaya bıraktım ve düşünmeye devam ettim.

Aradan 3 saat geçmişti ve ben hala düşünüyordum. Ta ki kapı çalana kadar. Abim elinde çantas- Bir dakika ! Abim gelmiş. Üniversiteden. Uzun (gerçekten uzun) abi-kardeş şakalarından sonra ev halkı uyumaya karar verdi. Ben gece kuşu olarak tabiki televizyonun karşısına geçtim ve BBC'yi açtım. Sherlock başlayalı 2 dakika geçmişti. Kahve, Sherlock ve gece yarısı. Tam hiçbir şey keyfimi bozamaz derken aklıma telefonumdaki mesaj geldi. Doğrularak telefonu tekrar aldım ve içimdeki kötü hissi görmezden gelmeye çalışarak mesajları açtım. Bir an belki zihnim bana oyun oynuyor diye düşünmüştüm ama hayır. Mesaj hala ordaydı.

------ Son kar tanesinin düştüğü gün son nefesini alacaksın.----

Tamam belkide biraz endişelenmem lazımdı. Belkide sadece şakaydı ya da numaralar karışmıştı. Ama içimden bir ses başımın belaya gireceğine emindi.

Son Kar TanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin