"Ağğh" Ashley odada zıplayıp duruyordu. Güneş perdeden sızıyordu ve berbat araba kornaları çalıyordu. Bir an nerede olduğumu şaşırdım. Sonra hatırlayınca yatağımın yanındaki komodin'den telefonumu aldım. Saat 6 olmuştu. Oflayarak dolabıma yöneldim. Siyah kalın taytımı ve çamur yeşili kazağımı alıp banyoya girdim. İşlerimi görüp giyindim ve salona gittim. Ashley'nin oyuncakları her yerdeydi. O da bana yavru köpek bakışıyla bakıyordu. "Sen yetişkinsin şapşal :)" diye salakça sırıttım. Kazağımla aynı renk Converse'lerimi giydim. Tasmasını takıp anahtarı ve telefonu alıp dışarı çıktım. Ashley hemen asansöre yöneldi. Güldüm "üşengeç" kafasını okşadım. Dışarı çıktık, daha güneş yeni yeni doğuyordu. Uzun düz kahverengi saçlarım rüzgardan uçuştu. İşimiz bitince Ashley'i eve bırakıp çantamı alıp çıktım. Henüz 2 haftadır bu evdeydim ama apartmandaki yaşlı teyzeyi iyi tanıyordum. İlk gün. İlk gün. Ahh çok heyecanlıyım gerçekten. Siyah çantamın asansöre takılmasıyla lanet okudum. Okulun başlamasına 10 dakika vardı ve gerçekten içimi bir korku kapladı. Çantamı çekiştirirken birisi merdivenlerden hızla iniyordu. Asansör merdivenlerin karşısında olduğu için o inerken hafifçe ona bakabilmiştim. Kahverengi kıvırcık saçları ve kahve gözleri vardı. Kafasını okuduğu kitaptan kaldırıp bana baktı. "Yardım edebilir misin?" Yanıma geldi. Gülüyordu. "Tanrım. Nasıl. Yaptın. Sen. Bunu" çantayı çekiştirmek yerine hafifçe çekti ve çanta çıktı. Kahretsin bunu nasıl düşünemedim? "Ben Bradley, kısaca Brad" "Ben Olivia, kısaca Olive. Sen, burada ne yapıyorsun?" "Ah, ben Susan teyzenin torunuyum. Senden çok bahsetti" deyip sırıttı. "Bu, güzel." "Ee senin okulun hangisi?" Açıkçası bilmiyordum. "Şu, hani aşağıda olan" "hahaha benim de, beraber gidelim mi?" Olur tarzı bir şeyler dedim. Giderken pastanede durup poğaça aldık ve okula gittik. Okul gerçekten katalogta yazdığı gibi çok seçkindi. Çok kalabalıktı. Brad gülümsüyordu. Sonra kalabalığın içine doğru el salladı. 3 Çocuk hızlı adımlarla bize doğru geldiler. "Nerdesin sen? Zil birazdan çalacak." Dedi sarı saçlı mavi gözlü çocuk. (Jamie *-*) O sırada zil çaldı. "Bu bayan kim?" Dedi saçlarının yanları kazıtılmış çocuk. (Tris ^_^) "Ben Olivia, Olive diyebilirsiniz." Sıcak gülümsemesiyle içimi eritti. Bu çocuk 2-3 gün sonra kesin en yakın arkadaşım olacak. -itirazın mı var göt -_- - Önceki sarışın, "Kime soracaksın Brad?" Neden bahsediyor bunlar? Neyse konuya Fransızım +_+ Brad bana dönünce düşüncelerimi toparladım. "Okulda kamp gezisi var, çadır arkadaşım olur musun?" "Tecavüz etmez." Dedi aralarında konuşurken adının Connor olduğunu öğrendiğim çocuk. Güldüm. "Tabi olur ama köpeğimi bırakacak kimsem yok" "Ah hayır benim de köpeğim var, Golden, ismi Jesse. (doğru mu) köpekleri alabiliyoruz." "O zaman bir bahanem kalmıyor. Tabi geliriz." Gülümsedi. Bu sırada koridor boşalmıştı. Herkes vedalaşıp sınıflarına koştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Golden (The Vamps Fan Fiction) -ASKIDA-
FanfictionMerhaba arkadaşlar! Bir hikayeye başlıyorum ve beğeneceğinizi umuyorum! . . Selam ben Olivia, Londra'da lise sondayım. Köpeğim Ashley ile (golden retriewer) -doğru mu yazdım asddsa-ufak bir apartman dairesinde oturuyoruz. Bir abim ve bir ablam var...