Uzun bir zaman yazmadım, yazmak istemedim. Artık yazmak istiyorum, ama ilham bulamıyorum. Bir şekilde halledicez artık. En çok düşündüğüm 2. Sınıftan basladigim icin butun siniflari nasil yazacak olmam. Sanirim bazi seneler cok kisa olacak. Neyse,
İyİ oKuMaLaR 🙂
✉✉✉✉
Farklı olmak bana verilen bir lütuf olmalı, ne kadar lanet gibi gözükse de.
✉✉✉✉
Akşam olup hava kapanmıştı. Geceyi dolduranlar yalnızca tren sesleri, baykuşlar ve fırtınaya yüz tutmuş bulutlardı.
Hagrid'le yol boyu konuşmuştuk, çok hoşsohbet bir insandı, tabii ki bir yere kadar. Sarfettiğimiz yol uzadıkça Hagrid uykusuna yenik duşmüş, ben de manzarayı izlemeye başlamıştım. Kaç saat geçmişti bilmiyorum, tren gürültüyle durdu. Hagrid yerinde zıplayıp beni de korkuttuktan sonra ayıldı ve ayağa kalktı.
"Ah, gelmişiz. Bavulları alayım, ancak dönem başında bavulları taşıyacak birileri oluyor. Haydi Valerie!"
Hagrid koridorlarda zar zor ilerlerken ben peşinde gayet rahattım. Sonunda trenden indiğimizde bizi karşılayan taptaze havasıyla güzel bir kasabaydı. Okulda ineceğiz sanıyordum.
"Burası Hogsmade. Güzel bir yer, değil mi? Barlarları çok iyidir, neyse. Buradan kayıklara kadar yürüyeceğiz, sonra da, Hogwarts." dedi beni yanıtlarcasına.
Kısa bir yürüyüşün ardından kayıklara gelmiştik. Göldeki kayıklara göz atarken sudaki büyük, karanlık yansımaya baktım, ardından da karşıma. Burası, Hogwarts mı? Kocaman kuleleri, çehresi, az görünse de bahçeleri... o kadar muntazamdı ki. Hayal bile edemezdim böyle bir yeri. Harry'nin anlattığından daha güzelmiş Hogwarts.
"Hogwarts, harika bir yerdir. İyi kötü zamanlarının olduğu, hatalarını ve yanlışlarını ögrendiğin, yani yaşadığın yerdir. Her anının keyfini çıkarmaya bak burada Valerie." Gözlerini Hogwarts'a diktiği için gözünden akan bir damla yaşı görmediğimi sanıyordu herhalde.
"Hagrid," dedim imalı bir sesle. "Evet, Valerie." Aynı tonda devam ettim.
"Sen ağlıyor musun?" Kocaman parmaklarıyla gözündeki yaşları hemencecik silip bana hafif arkasını döndü.
"Ah, hayır. Şey... yeni aldığım kurbağa solisyonundan, çok göz yakıyor. Neyse de, kayıklar! Kayıklara binelim."
Pis pis sırıtıp kayıkların birine bindim. Bavulları koyduktan sonra Hagrid, kayığa adım attı ve göle düşme tehlikesi geçirmeme sebep oldu. Birden hareket eden kayık ise cabası. Ne tarafına bakarsam bakayım ip falan göremedim. Neden bir kayığa kendi kendine ilerlemesi için büyü yaparsın ki zaten.
※※※
Dumbledore'un ofisinin sıradan olduğunu düşünmek benim hatamdı. Girişinde kocaman bir heykelle garip bir şifre ardından hayali bir güçle dönen merdivenler. Merdivenler durduğunda karşımda duran büyük kapıya birkaç kez vurdum. Kapılar aniden açıldı. İçerisi tahmin ettiğimden daha genişti. Duvarlarda tavana kadar uzayan kitaplıklar, küçük raflarda garip eşyalar ve mum ışığının loşluğunda göze çarpan mavi cübbeli, şakaklarına kar yağmış bir Dumbledore vardı. Gözlüklerinin üstünden gelene bakıp beni içeri buyur etti.
"Ah, bende sizi bekliyordum, lütfen oturun Bayan Bennett."
Buyruğunu kabul edip küçük masanın önündeki koltuğa oturdum. Bu sırada Dumbledore, ilgilendiği kitabı bir kenara koyup bir asa hareketiyle birkaç deste mumu daha yaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/135073884-288-k735865.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARRY POTTER ✉ Güç Kardeşliği
FanficHarry Potter bildiğimiz hikaye; ama burda karşılaşacaklarınız oldukça farklı. Konu Potter soyundan dallanıp budaklanıyor. Esrarengiz bir kız dengeleri bozuyor. Başlangıç Lord Voldemort' ın elindeydi. Peki ya gelecek kimin omzuna yüklenecek? Hep bera...