Beklettiğim için özür dilerim. Bu bölüm kısa oldu ama uzun zaman beklettiğim için hemen yayınladım. Bu sanırım yayınladığım son bölüm olacak, wattpad'de başka hiçbir kitabıma bölüm gelmeyecek. Üniversite sınavı için bazı şeylerden vazgeçmem gerekiyor. Zamanında bitiremedim, lütfen beni affedin. İyi okumalar!
Playist: Thexx- To Gether
Tanrı.Hep eğer varsan diye cümleler kurdum.
Var mıydın gerçekten, yoksa bunca insan boşa neye inanabilir?
Beni gör.
Beni görmene ihtiyacım var. Sesimi duymalısın. Beni sen yarattın. İçimdeki bu sonsuz acıyı al. Yalvarıyorum. Dizlerimin önünde çökerek yalvarmaya başladım.
Lütfen. Lütfen. Lütfen.
Kimseyi kırmamaya çalışıyorum. Yalan söylemiyorum. Hayvanları koruyorum. İnsanlara yardım etmeye başladım. Annesiz büyüdüm, baba sevgisi görmedim. Dengesizim. Bir anda sinirlenip değişik davranıyorum ama elimde değil. Çok zor. Bu hayatta tek başıma durmak çok zor. Hatalar yapıyorum. O kadar büyük hatalar yapıyorum ki, sevdiğim insanları bile kaybediyorum. Ellerimin arasından kayıp gidiyor. Gözlerim yeniden dolmaya başladığında yere kapandım. Bu benim kaçıncı kez dizlerimin üstünde tanrıya seslenip, yalvardığımdı. Umursamıyormuş gibi duruyorum, hayatıma birçok insan almıştım, birçok kişiyle kafamı dağıtmaya çalışmıştım. Gülüyordum, dans ediyordum, içiyordum, eğleniyordum, eve gediğim andan itibaren sessizleşip düşünüyorum. Bir saat önce gülüştüğüm o erkek Ömer'in yerini tutmuyordu. Onun gibi bakmıyordu. Onun gibi değildi. Hep ona benzetiyordum, hep onu görüyordum ama değildi.
Son sözleri hala kulağım da çınlıyordu.
"Benim yüzümü bir daha ben istemediğim sürece göremeyeceksin!"
Dedi ve iki senedir göremiyorum. Onunla tanıştığım günü düşünüyorum. Bank canlanıyor gözümde. Bana bakışı canlanıyor. Şimdi ayın her yirmi atısında bir mum yakıyorum ve canımdan kopan sevgiyi izliyorum.
Bu sefer kendimi eve kapatmadım. Bu sefer kabullenmemezlik yapmadım. Bu sefer acımı tek başıma yaşadım. Yanımda destek veren tek bir insan bile olmadı. Kendi kendime avundum. Ümitle her elimi attığım kapı suratıma kapandı. Sabahlara kadar oturdum, çok zor geceleri sabaha bağladım, bazen tek bir gözyaşı dökmeden sabrettim, bazende
hıçkıra hıçkıra ağladım, çoğu zamanda dizlerimin üzerine düştüm ve yalvardım.Sevgi çok iğrenç bir şeymiş, sevmek kolaymış ama sevilmek zormuş.
Şimdilerde mezarına çok sık uğradığım annem canlanıyor gözümde. Beni izlediğini ve bu halde gördüğü için daha bir üzülüyorum. Kim böyle yaşarken ölmek isterdi ki? Ölüyorum ben. Nefes alıyorum ama ölüyorum. Günden güne bir şeyleri bırakıyorum geri de. Geri de kalanların arasında birçok şey de var.
Bu kadar ağır şeyleri atlatmamın sebebi ne, en çok bunu merak ediyorum.
Neyin cezasını çekiyorum?
Doğan her yeni günde kendimi bir yerlerden toplayıp bulmaya çalışıyorum. Adın hep dilimde, sayıklıyorum. Korkular sarmış etrafımı. Yaşıyorum, yapamam, onsuz olmaz diye kurduğum her cümleyi bir bir yutmak zorunda kalsam da, düşe kalka yaşamaya devam ediyorum. Sarmaşıklar sarmış ruhumu, tıpkı terk edilmiş bir ev gibi.
Ya da artık bunun bir önemi var mı? hiç yorulmadan herkesi iyileştirmeye yetecek kadar gücüm var ama bir kendimi iyi edemiyorum. Doğrusu ne biliyorum ama yanlışa koşarak gidiyorum. Belki geçmişimi silip atsam ayağa kalkmaya güç bulacağım ama korkularımı yenemiyorum. Hissettiğim şeyleri küçük bir kağıt parçası gibi buruşturup atmayı kendime yediremiyorum. Hiç yaşanmamış gibi yoluma devam etmeyi kabullenemiyorum. Bir zamanlar sırtımı yasladığım bu acıyı terk edip de gidemiyorum. Şimdi günlere katlanmak zorunda kalmamak için saatlerce uyuyorum ama ben uyuyamadığım geceleri hiçe sayamıyorum. Bu odanın penceresi kaç sigara paketinin bitişine şahit oldu, hiçe sayamıyorum. Birisinin duyma ihtimalini gözden çıkarıp da saatlerce ağlamış olduğum her geceyi hiçe sayamıyorum. Gözlerimin altındaki rengi hiçe sayamıyorum. Ellerimdeki yaraları hiçe sayamıyorum. Ben hala zihnimdeki bu kaosu sonlandıramıyorum. Ben hala yere düşmeden kalkamıyorum. Yaşanmış ne varsa, silip de atamıyorum. Ben hiç iyi olamıyorum. Sen yokken düzelemiyorum . Seni geri getiremiyorum. Bizi geri getiremiyorum . Tarif edilemeyen mutluluklar olduğu gibi acılarda varmış.
Benden belki de son gidişinin ardında, yere yuvarlanarak düştüm ve bir an beyin sarsıntısı geçirdiğimi düşündüm. Acıyla bağırmaya başladığımda Onur koşarak yanıma gelmişti, o an bedenimin farklı yerlerinde ki acıyı bırakıp, Onur'a sadece onu yakala, lütfen diye bağırdığımı hatırlıyorum ama o kadar canım yanıyordu ki beni bırakmayıp Ömer'in gidişine izin vermişti. Hastaneye kaldırıldığım anda bile ona sövüyordum. Çünkü onun gidişini engelleyememiştim. Farklı yerlerimde ezikler vardı, burkulan ayağım yeniden ve farklı yerinden burkulmuştu. Canım yanıyordu ama kalbim daha çok yanıyordu. Gözlerimden durmaksızın akan yaşları herkes o an canım yandığı için ağladığımı düşünüyordu.
Sonraki günlerde artık kimsenin yanında ağlamamam gerektiğini anladım.
Zaten tek başıma devam ettirdiğim hayatıma daha fazla sarılıp, ayakta kalmaya çalışacaktım.
Sonra yavaş yavaş her şeyi rayına oturtarak hayatımı düzene koymaya çalıştım. Başlarda gerçekten çok zorlandım. Hiçbir şey bilmiyordum ama her şey geçiyormuş, her şeyi atlatabiliyormuşsun. Yaralar geçiyor ama sadece izleri kalıyor. Zaman akıp gidiyor, peşinden koşarak ya yakalarsın ya da ayak uyduramayıp geride kalırsın. Hayat gerçekten de çok acımasız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Parçaları 3
RomanceMutlu olmayı hak etmeyenlerin hikayesi. Buz Parçaları Serisi - III 2018 © Tüm Hakları Saklıdır Kapak Tasarımı: @GlbayramON