2/3

1.5K 278 853
                                    

10.11.2018

İşte, o tarih gelmişti.

Harry bir elinde kendisine verilen pusula, diğerinde telefonu ile heyecanlı ve gergin bir şekilde yürüyordu. Dean Path, Edinburgh diye geçirdi içinden. Benim burada ne işim var?

Bunun için Amerika'daki işini ve arkadaşlarını bırakmış, hiç bilmediği bir yere gelmişti. Ve neyle karşılaşacağını bile bilmiyordu. Bildiği tek şey koordinatlardı. Son bir yıldır her gün bu koordinatlara bakıyordu. Artık hafızasında, silinmesi mümkün olmayacak şekilde bu koordinatlar yer alıyordu.

Harry, ailesini henüz çocukken kaybetmiş, sonrasında kendisini evlat edinen aileyle yaşamaya başlamıştı. Öz ailesini pek fazla hatırlamıyordu bile. Onlardan Harry'e kalanlar sadece bir ev ve bir de küçük poşet olmuştu.

Normalde üvey ailesiyle yaşıyor ve onları çok seviyordu. Ama bir yıl önce, öz ailesinden kalan eve taşıma kararı almıştı. Evi incelerken de tavan arasında o  poşetle karşılaşmıştı. Merakına yenik düşerek açmış, bir pusula bulmuştu.

Altın sarısı, üzerinde kocaman bir çapa ve ip figürleri olan bu güzel pusulayı ilk gördüğü an elinden düşürmüştü. Çapa figürü kendi dövmesine o kadar çok benziyordu ki, görenler onun bu dövmeyi pusulaya özenerek yaptırdığını düşünebilirdi. Ama o sadece rüyasında gördüğü bir şeyin dövmesiydi, bununla alakası olması mantıklı gelmemişti.

İçindeki yazılar da dışı kadar dikkat çekiciydi. 10.11.1818 ve 10.11.2018'in anlamı neydi? E.W. kimdi? Dean Path denilen yerin özelliği neydi?

Bunlardan sonra amor omnia vincit cümlesini okumuş ve okuduğu an kendisine elektrik çarpmış gibi bir sarsılma gelmişti. Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Harry hala o anı düşününce ürperiyordu. Bu cümle büyülü gibiydi, onu derinden etkilemişti. Buraya gelmesinin sebebi buydu. Amor omnia vincit (Aşk her güçlüğü yener) ve E.W kişisinin gizemi...

Telefon ekranına bakınca belirtilen koordinatlara ulaştığını fark etti. Nehrin ilerisinde, ormanın derinliklerinde bir yerdeydi ve tam karşısında eski püskü bir bina görünüyordu. Bir ev.

Buranın terk edilmiş olduğu o kadar belliydi ki, içeri girmekle girmemek arasında tereddüt etti. Edinburgh'un tarihi yapıtlarla dolu bir ülke olduğunu biliyordu ama yine de bura ona tuhaf geliyordu işte.

Aralık olan tahta kapıdan başını uzatıp içeri baktı. Pek bir şey göremeyince derin bir nefes aldı, Tanrı'dan yardım diledi ve içeri girdi.

Kalp atışları hızlanırken pencerelerden süzülen ışıkların aydınlattığı geniş mekanda durdu. Yalnız değildi. Karşısında kısa boylu, kahverengi saçları ve mavi gözleri olan güzel bir adam duruyordu.

Harry onu görünce yine o elektrik çarpması hissini yaşadı. Ve onun ifadesine bakılırsa, o da aynı şeyi hissediyordu. Hoşlanma ya da aşk değil, çok farklı ve tarifsiz bir his.

Birbirlerine uzunca bir süre baktılar. Korkunç bir sessizlikle. Sanki buna ihtiyaçları varmış gibi. Harry gözlerini ondan ayıramıyordu, şu ana kadar hiç görmediği bu insanı görmeye ihtiyacı olduğunu düşününce yeniden ürperdi.

"Şey, Ben Louis William Tomlinson." dedi kısa boylu olan gülümsemeye çalışarak. Harry onun elini tuttu, "Ben Harry Edward Styles." diye karşılık verdi. Ama bu onlara ilk kez tanışma hissi vermedi.

"Bak..." dedi Louis elindeki pusulayı havada sallayarak. "Ben bu pusulayı buldum. Buranın koordinatları vardı ve bugünün tarihi vardı. Bununla ilgili bir bilgin var mı?"

Harry başını iki yana sallarken kendisininkini gösterdi. "Bende de ondan var, ben de o yüzden geldim."

İkisi de sustu ve düşünmeye başladı. Louis bir hayal kırıklığı yaşıyordu. "Acaba bu pusula bir sürü üretilen ve dünyanın her yerinde marketlerde olan öylesine bir ürün mü? Bu yüzden mi ikimizde de var?"

COMPASSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin