Tenlerin İlk Tanışması 🍃

1.4K 71 10
                                    

*29. Bölüm/ Tahir'le Nefes'in ilk öpücüğün ardından eve dönüşleriyle başlar sahne...

Ağzı kulaklarında arabanın motorunu kapattı Tahir. Sevdiği kadın iyileşiyordu. Çocukluğuna aldığı yaraları iyileştirmeyi başarmış, taptaze bir genç kız olarak öpmüştü onu.

Başını ona doğru çevirdi. Yanakları al al olmuştu, gülümsüyordu. Hiçbir şey demeden arabadan indi. Geçip onun kapısını açtı, elini uzattı. Sıcacık bir gülümseme göndererek tuttu o eli Nefes. Tek kelime konuşmuyorlardı. Sanki çıt çıksa bozulacaktı bu büyü. Kalplerinin sesine gizlemişlerdi o ânı.

İçeri girip el ele oğullarının odasına çıktılar. Bir süre onun güzel rüyalar gördüğünü belli eden masum yüzünü izlediler. Sonra Tahir Nefes'in elinden öperek sessizce içeri girdi. Onu uyandırmamaya gayret ederek Yiğit'in saçlarını okşamaya başladı.

Bu her gece aralarında sessiz bir anlaşma gibi gerçekleşen bir ritüeldi. Ne zaman ev halkı uykuya çekilse Tahir bir bahane bulur, on-on beş dakika evin içinde bir yerlerde oyalanarak Nefes'in üzerini değiştirmesine zaman tanırdı. Aradan aylar geçmişti, birlikte uyuyorlardı hatta bu gece Nefes bir adım atmış ve öpmüştü onu ama Tahir atılacak ne kadar adım varsa hepsi Nefes'ten gelsin istiyordu. Ruhundaki izleri zorla değil, sabırla silecekti.

***

Tahir'in her zamanki ince düşüncesiyle onu yalnız bıraktığını anlayan Nefes sessizce odalarına geçti, kapıyı kapatıp başını kapıya dayadı. Hiç de korktuğu gibi olmamıştı. O karanlık gecelerden tek bir sahne bile canlanmamıştı zihninde, hiçbir kötü his yoktu içinde.

Yavaşça ilerleyerek aynanın karşısına geçti. Güzeldi, çok güzeldi. Suratındaki makyajın altında morluklar yoktu, ışıl ışıl parlayan gözleri vardı. Dudaklarına dokundu. Silemediği bir gülümsemeyle taçlanmış dudakları yıllar yılı çektiği hasreti dindirmiş gibiydi. Gururla baktı kendine. Zor olmuştu, çok zor olmuştu ama iyileşiyordu işte.

***

Yeterince zaman geçtiğini düşünerek yerinden kalktı Tahir. Yiğit'in üzerini örttü, yumuşakça saçlarından öptü. Sevgiyle baktı ona.

Nefes'le odalarına girmeden önce onun uyumuş olabileceği ihtimalini düşünerek olabildiğince yavaş açtı kapıyı. Yatak bozulmamıştı. Kapıyı sonuna dek açınca gördü onu. Üzerini değişmemişti Nefes. Dünyanın en güzel gülümsemesiyle bakıyordu ona.

"Nefes..."

Sözünü bitirmesine fırsat tanımayarak ellerini ona doğru uzattı Nefes.

"Gel."

Kapıyı kapatarak içeri girdi. Ona doğru yaklaştı.

"Sen neden üzerini..."

Sözünü yine tamamlamasına müsaade etmeyerek uzanıp öptü onu Nefes. O geri çekilip gözlerini açtığında tek kelime edemedi Tahir. Nefes onu elinden tutup çekerek yatağa oturttu.

Yüzünü ellerinin arasına alıp bu kez uzun uzun öptü.

"Ben daha önce hiç böyle hissetmedim Tahir. Bugün ilk defa canım istediği için güzel giyindim, makyaj yaptım. Sen beni beğen, gözlerimin içine ışıl ışıl bak istedim. İçinde eksik hiçbir şey olmasın istedim."

Yanağındaki eli okşayıp avuç içlerinden öptü Tahir.

"Nefes'im... Sen her hâlinle çok güzelsin. Üzerindeki bu elbiseyle de en gündelik hâlinle de benim dünyamın en güzeli sensin. Ben öyle süslü laflar etmeyi pek beceremem, bilirsin. Sana hissettiremediysem affet."

"Öyle güzel hissettirdin ki... Ve sen bana bakarken güzel olmak öyle güzel ki. Güzellik benim için bir cezaydı. Yani ben hep öyle düşündüm. Eğer güzel olmasaydım o gün Vedat'ın dikkatini çekmeyecektim. Eğer güzel olmasaydım benimle olmak istemeyecekti. Eğer güzel olmasaydım ömrümün sekiz senesini o cehennemde geçirmeyecektim. Okuyordum, abim yanımdaydı; bir şekilde çalışacak kendi hayatımı kuracaktım. Çirkin, kimsenin dikkatini çekmeyen ama mutlu biri olmayı o kadar çok istedim ki..."

Sonlara doğru utanmış, başını önüne eğmişti Nefes. Elinin üzerine damlayan yaşla başını kaldırdı. Tahir'in gözleri kıpkırmızıydı. Tek kelime etmeden onu dinlemişti ama içinde kopan fırtınaları ona belli etmemeye çalıştığını görebiliyordu Nefes. Gülümsedi. Yanağından süzülen gözyaşlarının izlerini öptü okşayarak.

Sonra ellerini göğsüne indirdi. Gömleğinin ilk düğmesine uzandı.

"Sonra sen geldin. Ömrüme, kalbime, hâyâllerime ortak oldun. Acımı acın bildin, oğlumu oğlun. Beni yeniden o ilk genç kızlık hâyâllerime döndürdün."

Derin bir nefes alarak ikinci düğmeyi açtı.

"Hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğine inandığım hâyâller şimdi en güzel gerçeğim... Bakışınla, dokunuşunla, sevginle iyileştiriyorsun beni."

Başını kaldırıp gülümsedi sonra tekrar üçüncü düğmeye uzandı. Sonra dördüncü, sonra beşinci... Tahir herhangi bir hareketiyle ona eski ânılarından birini hatırlatmaktan korkuyor, hiç kıpırdamadan Nefes'i dinliyordu.

"Öyle güzel sevdin ki beni, bizi... Öyle güzel benimsedin ki. Memleketim oldun, ailem oldun. Ben seninle tanıdım Nefes'i. Paramparçayken seninle bir oldum."

Düğmeleri açmayı bitirmişti. Gömleği çıkarttı. Âşık olduğu adamın o çok iyi bildiği kokusu doldu genzine. Kısa bir tereddüt sonrası tenine dokundu. Okşadı. Yumuşaktı. Sıcacıktı. Güven veriyordu.

Tahir Nefes'in bakışlarına dikkat kesilmiş en ufak bir karaltıda hemen gömleği geri giymek için hazırda bekliyordu ki Nefes'in yüzündeki gülümsemeyle rahatladı. Sevdiği kadın artık korkmuyordu. Ona dokunması hiçbir eski ânısını canlandırmamıştı zihninde.  Bakışlarından görebiliyordu bunu. Ruhundaki izlerin hepsini olmasa bile büyük çoğunluğunu silebilmişti demek. Şükretti.

Parmak uçlarının altındaki tenin rahatlayıp gevşediğini hissetmişti Nefes. Kalbinin üzerini okşadı, öptü. Küçük küçük buselerle tekrar dudaklarına ulaştı. Bu kez Tahir de karşılık vermişti. Dudakları ayrıldığında alnını alnına dayadı.

"Seni çok seviyorum Deli Tahir. Ben sensiz de bir şekilde kurtulurdum Vedat'ın elinden, Yiğit için her şeyi göze alırdım ama sen olmasaydın ben böyle sevmek nedir bilmeyecektim. Bana daha başka bilmediğim ne kadar güzel şey varsa öğret. Tüm ilklerimin kahramanı ol." diyerek kollarını boynuna sardı.

Saçlarından öperek yavaşça topuzunu açtı Tahir. Buklelerin döküldüğü narin omuzlarını, ensesini öptü. Bir eliyle ona sımsıkı sarılarak diğer eliyle elbisesinin fermuarını açtı. Okşayarak geçti tenini, ağır ağır çıkarttı elbiseyi. Yara izlerini okşadı. Öptü, öptü, öptü... Her öpüşünde Nefes'in biraz daha titrediğini fark etti. İyileşiyordu, istiyordu ama henüz tam anlamıyla hazır değildi ki. Titreyen bedenini kollarıyla sımsıkı sardı Tahir. Onu kucaklayarak yataktan kalktı. 
Eğilip dirseğiyle yorganı açtı. İncitmekten korkarcasına yavaşça bıraktı onu yatağa. Nefes kendini ona teslim etmişti, çabucak yerleşiverdi bırakıldığı yere.

Olası baskınlara karşı Nefes'in kötü hissetmesini engellemek adına kapının kilidini çevirip öyle yanına geldi Tahir. Yorganı üzerlerine çekti. Göğsüne yerleşip kokusunu içine çekti.

"Biraz böyle kalabilir miyiz?"

Gözleri dolu dolu gülümsedi Nefes. İnce düşüncesiyle her geçen gün daha da çok âşık oluyordu bu adama. Kollarıyla sardı sımsıkı.

"Hep böyle kalsak ya... "

Tahir'in gülümsediğini hissetti. Saçlarından öptü.

"Ne güzel adamsın sen."

Burnunu hafifçe oynatarak tenine sürttü Tahir. Başını hafifçe kaldırıp bu kez o öptü kalbinin üzerinden. Titredi Nefes.

"Ben burada güzelim. Yuvama iyi bak Nefes'im. Onu hiçbir şeye zorlama. O doğru zamanı biliyor. Şimdilik sen tenime alış; kokuma, varlığıma alış. Ben tenimin tenine değdiği bu kokuda bir ömür yaşamaya razıyım."

NefTah| Hâyâllerde KalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin