Anacadde tıpkı Jongdae'in söylediği gibiydi. Yani, diye düşündü Luhan, hiçbir şey yok. Binaların ön cepheleri çoğunlukla ahşaptı, çatıları karla kaplıydı ve girişlerin üzerleri örtülüydü. Birkaç tanesi tuğladandı ve arabayla ilerledikleri sırada gri taştan bir bankanın önünden geçtiler. Dükkanların pencerelerinde ki Noel süslemeleri görebiliyordu ve sokak lambalarının direkleri kırmızı kurdelelerle sarılmıştı. Sehun, Tekerlek adlı kafeyi işaret etti, kafenin önünde iki çubuk eksik, at arabalarınınkine benzeyen bir tekerlek vardı. Sıradan bir kasaba restoranına benziyordu. İki sevgilinin sürekli gittiği ve arada bir atıldığı diğer ucuz restoranlar gibiydi. İki bina ötede Dolu Kova barı yer alıyordu ama barın açık olduğunu gösteren tek işaret kapıdaki 'açık' yazısıydı. Luhan bir avuç içkicinin içeride oturmuş demlendiğini tahmin etti, belki köşedeki masalardan birinde birbirini süzen bir çift ve diğer köşede en az iki yıllık country şarkılarını çalan bir müzik kutusu vardı. Shania Twain'in Man, I Feel Like A Woman'ı söylediğini hayal edebiliyordu. Gerçi, Impala'nın içinde Rush çalarken kadın kaldırımda dursa ve avazı çıktığı kadar şarkı söylese bile onu duymazdı.
Uzanıp müziğin sesini kıstı. ''Moteli görüyor musun?''
''Uyu Git'i az önce geçtik,'' dedi Sehun. ''Benim tarafımdaydı. Bir şey söylemedim çünkü odayı dev böceklerle paylaşmamak konusunda aynı fikirde olduğumuzu düşündüm. Sözüm meclisten dışarı.''
''Ya Jongdae'in bahsettiği diğer motel?''
''Yolun Sonu mu? Henüz görmedim.''
Luhan sokağı taradı. Birkaç kamyon kaldırıma park etmişti ama görünürde kimse yoktu. ''Hiç insan görüyor musun?''
''Tek bir kişi bile göremiyorum.''
''Sence...''
''Çok mu geç kaldık? Biri çoktan bütün kasabayı doğradı mı? Eğer öyle olsaydı etrafta cesetler görürdük, sokaklar kanla kaplı olurdu. Bence burası insanların erkenden evlerine çekildikleri ufak bir dağ kasabası sadece.''
''Tamam,'' dedi Luhan. ''Böylesi daha iyi''
Yolun ilerisinde, önünde otopark olan, üst tarafı ışıklarla aydınlatılmış bir yapı vardı. Swason'ın Marketi. Orada insanlar vardı. Yanında iki çocuğuyla ortayaşlı bir kadının alışveriş arabasını yeşil cipe doğru götüdüğünü gördüler. ''Görüyor musun?'' dedi Sehun. ''Kötü bir şey yok. Ve eğer Tekerlek'ten hoşlanmazsak buradan alışveriş yapabiliriz''
''Umalım da sakin kalmayı sürdürsün,'' dedi Luhan. ''Bir kez olsun yanılmış olmak istiyorum. Bu kasabada garip hiçbir şey yaşanmaması hoşuma gider. Eğer insanların öldürülmesi konusunda endişelenmemiz gerekmezse burası tatil yapmak için hoş bir yer doğrusu.''
''Senin hoşuma giden yanında bu, Luhan,'' dedi Sehun. ''Sonsuz iyimserliğin. İşe her zaman iyi tarafından bakıyorsun.''
Luhan sevgilisini süzdü. Şimdi aralarındaki benzerlikler görülebiliyordu, özellikle Sehun'un burununun şekline bakıldığında. Ama Sehun'un yüzü daha keskin, daha yumuşaktı. Aralarında 4 yaş vardı. Luhan, Sehun yirmi yedi yaşına bastığında -şimdi Luhan'ın olduğu yaş- yüz çizgilerinin sertleşeceğini ve karanlık yaratıklarla savaşmanın oğlana daha yaşlı bir hava kazandıracağını tahmin edebiliyordu.
Elbette o kadar uzun süre sağ kalırsa.
Aksini düşünmek bile istemiyordu.
"İşte orada!" dedi Sehun Luhan'ı daldığı düşüncelerden uyandırarak. ''Yolun Sonu. Senin tarafında.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Witch Canyon
AdventureSehun ve Luhan, Büyük Kanyon'a gitmişti ve bu, zevk için çıktıkları bir gezi değildi. Doğa harikası kanyonun yakınlarında esrarengiz cinayetler işleniyordu. Uzun aralıklarla, kırk yılda bir işlenen bu cinayetlerin üzerinde o güne dek fazla durulmamı...