Park Jimin
Flashback
"Üniversitenin orada olduğunu biliyorum ancak komple taşınmak konusunda emin misin Minnie? Yurtlarda da kalabilirsin, buradaki evini satmak sence de biraz abartı değil mi?"
Rahatsız olduğunu belli eden ses tonunu fark ettiğim gibi yüzünü buruşturarak kırışmış alnını kaşıdığını anlamak için bakmama bile gerek kalmamıştı.
"Tae, bunu önceden de konuştuk. Beni burada tutacak hiçbir şeyin olmadığını biliyorsun." sıkıntıyla nefesimi verdikten sonra elimdeki bir türlü bitirmeye fırsatımın olmadığı kitabı yerdeki ağzı açık karton kutunun içine yerleştirdim.
"Ben, peki ya ben ne olacağım?" en yakın arkadaşımın dolan gözlerinin yanında sesinin titremesiyle derin bir nefes almıştım.
Çocukluktan beri arkadaştık ve şu yaşımıza kadar en fazla bir hafta uzak kalmıştık. Bu yüzden beklenmedik bir şekilde gelişen ve büyük ihtimalle hayatımızı büyük bir oranda etkileyecek olan değişiklikten memnun olmadığının farkındaydım.
"Her zaman gelip yanımda kalabilirsin. Kapımın sana her zaman açık olduğunun farkındasın." Taehyung'un dolu gözlerine samimi olduğumu belli edecek şekilde bakarken konuştum. Onu terk ettiğim gibi saçma bir düşünceye kapılmasını istemiyordum.
"Bilmiyorum Jimin, yine de bu olanlar doğru hissettirmiyor." o yerinde rahatsızca kıpırdanırken derin bir nefes almadan edememiştim.
"Burada çok güzel anılarım oldu, yalan söylemeyeceğim. Ancak o anıların burada kalmaya devam ettikçe beni boğacağını biliyorum, bunu sen de biliyorsun. Lütfen kararıma saygı duy ve her zaman olduğu gibi yanımda ol." elimdeki kitapları dikkatlice karton kutunun içine yerleştirirken kendimden emin bir tonda konuştum.
"Ne dersem diyeyim kararından vazgeçmeyeceksin, değil mi?" omuzlarını yenilgiyle indirdikten sonra gözlerini devirmesi gülmeme neden olmuştu.
"Bir de soruyor musun?" gülmelerimin arasından konuşurken güzel suratına yavaş yavaş yayılan tebessümü inceledim.
Seoul'e gitmekten çok Daegu'daki evimi satmam yüzünden böyle olduğunu biliyordum ancak yapacak bir şeyim yoktu. Her şeyine aşık olduğum şehir sırf bir adam yüzünden zehir gibi gelmeye başlamıştı.
"Hala bir haber yok mu?" uzun zamandır sormak istediği soruyu sonunda dile getirdiğini gözlerini kaçırmasından anlamıştım. Aklıma bütün yaşananlar gelmesine izin vermeden konuştum.
"Ulaşmaya çalışmaktan vazgeçeli çok oldu. Eğer geri döndüyse de haberim yok, pek umurumda da sayılmaz." omuzlarımı umarsızca silktikten sonra bakışlarımı tekrardan önümdeki karton kutuya çevirmiş ve elimdeki koli bandından kopardığım bant ile kutunun ağzını kapatmıştım.
Yalan, söylediğim tamamen yalandı. Geri dönmeyeceğini bilsem de içimdeki o küçücük umuda hayatı sanki buna bağlıymış gibi tutunan tarafıma bir küfür savurdum.
"Jiminnie, konuşmak istemiyorsun biliyorum ancak bunu bilmek zorundayım. Sırf Yoongi hyung yüzünden mi buradan gidiyorsun?" sonunda korktuğum soruyu sormuştu. Cevabını çoktan bilmesine rağmen neden bu kadar çok söylememi istemesine anlam veremediğimden kaşlarım çatılmıştı.
"Hayır dersem yalan söylemiş olurum ancak tam olarak nedeni bu da sayılmaz. Eğer burada kalmaya devam edersem önüme altın tepside sunulan bu fırsatı kaçırmış olurum ve bunun yaşanmasına izin veremem. Seoul'deki dans stüdyosunun buradakinden çok daha iyi olduğunu biliyorsun. Üstelik büyük şirketler tarafından sık sık da ziyaret ediliyorlar. Geleceğimi sırf birisi için riske atamam." ilk olan biteni anlatıp anlatmamak arasında kalmış olsam da güvendiğim tek insanı havada asılı bırakmaya vicdanım el vermemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beginning Of The End◾pjm+jjk
أدب الهواةMin Yoongi hiçbir şey demeden ortadan kaybolalı bir yıl olmuştu ve ben, asla yapmam dediğim şeyi yapmaya karar vermiştim. Onu unutmak için Jeon Jungkook'u kullanmaya başlamıştım.