"N-ne?" sorusu karşısında afallamıştım. Beni evine davet ediyordu ve ne diyeceğimi kestiremiyordum. Eve gitmeyi kesinlikle istemiyordum ama onun evine gitmek de mantıklı gelmiyordu. Burnumu çektiğimde çok hafif bir tebessüm belirdi dudaklarında."Duydun işte. Bana gidebiliriz, ailemle yaşamıyorum." diyip sigarasından bir nefes çekmişti. Bunu şuan kabul etmeyi çok istiyordum ama annem meraklanabilirdi. Ve şuan onun da neredeyse benim kadar kötü olduğuna emindim.
Göz ucuyla Yoongi'ye baktığımda cevap bekler gibi bir hali vardı. Burnumu bir kere daha çekip telefonumu çıkarttım. Anneme okul çıkışı arkadaşlarımla takılacağımı belirten bir mesaj attım.
"Sana gidelim." dememle gülümseyip ayaklandı. Beni kaldırmak için uzattığı eline kısa bir bakış atıp elini tuttum. Ellerimizin temasıyla titremiştim, parmak uçlarıma kadar. Hala ellerimiz birleşikken elimi geri çekip gergince gülümsedim ve Yoongi'nin peşine takıldım.
*******
Evinin bu kadar büyük olacağını tahmin etmiyordum. Eh, tek yaşayan birine göre 2 katlı müstakil bir villa lükstü. Şifreyi girip kapıyı açtı. Benim geçmem için beklemişti ben de onu bekletmeden içeriye adım attım.
Evin halini görmemle kaşlarımı çattım. Hayatımda odam hiç bu ev kadar dağınık olmamıştı. Eve girdiğinizde sağ tarafınızda genişçe amerikan mutfak sol tarafında geniş bir salon vardı, ikisinin de kapısı yoktu. Salonun dışarıya bakan duvarları camla kaplıydı ve görünüşe bakılırsa bir bahçesi vardı.Ben bunları incelerken Yoongi de beni izleyerek düşüncelerimi tartıyordu.
"Dağınıklığı umursama, Jongin dağıtmış olmalı." kendini savunur gibi konuştuğunda gülümsedim. Jongin de kimdi? Tek yaşadığını söylemişti.
"Tek yaşadığını sanıyordum?" Gözleri kurnazlıkla kısılmış ve "Ailemle yaşamadığımı söyledim, tek yaşadığımı değil." demişti.
"Uh, peki Jongin ner-" gözüm tam karşımdaki merdivenden inen heykele kaydı. Yarı çıplak bir Yunan Tanrısı tek gözü kapalı bir şekilde bize bakıyordu. Yeni uyandığı belli oluyordu.
"Evet sanırım bu da Jongin." beğenmiş ve şaşkın ifademle sorduğumda Yoongi'nin kaşları çatıldı. Yavaş bir şekilde kafasıyla onayladı.
Bize doğru gelen Jongin'e gülümsedim. Gözlerini tamamen açmıştı. Yüzü şiş olmasına rağmen çok yakışıklı duruyordu. Ama onda Yoongi'de olan güzelliğini göremiyordum. Kimsede göremezdim de.
"Merhaba ben Jongin, Yoongi'nin ev arkadaşıyım. Ve sen de sevgilisi olmalısın." deyip gülümsediğinde benim gülümsemem solmuştu. Yoongi'ye döndüğümde çatık kaşlarla Jongin'e bakıyordu. Durumu toparlamak adına gülmeye başlamıştım ve başlar bana dönmüştü.
"Ah hayır biz arkadaşız." göz ucuyla Yoongi'ye baktığımda gözlerini kaçırmıştı ve ağzında bir şeyler gevelemişti.
"Ups, üzgünüm Yoongi eve sayılı arkadaşını getirir ve aynı kişiler gelir genelde. Seni ilk defa görünce farklı anladım." Mahçup bir ifadeyle bana bakarken sorun olmadığını söyledim.
Yoongi elini belime koyup beni merdivenlere yönlendirmeye başlamıştı.
"Jongin biz odamdayız sen de üstüne bir şeyler giy, ayrıca şu dağınınıklığı da topla." dediğinde Jongin kahkaha atıp "Tamamdır bebeğim!" diye bağırmıştı.Yoongi göz devirip önümden merdivenleri çıkmaya başladı. Poposu ne kadar da küçük ve şekilliydi. Bacakları benimkilere göre zayıftı. Ben onun arkasını keserken bir anda durmasıyla kafam poposuna çarpmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loser yoonmin (askıda)
FanfictionEğer oralarda bir yerlerde gerçekten bir tanrı varsa, gülerken kısılan gözlerine kadar sana taptığım için beni ateşi sönene dek yakacak.