65 12 16
                                    


~

Yerde cenin pozisyonuna geldiğimden bu yana kaç tane tekme yediğimi unutmuştum. Ağzımın kenarından damlayan kanlara kaşımdan akan kanlar da eşlik ediyordu. "Hiç değişmemişsin. Hâlâ eski ezik ve ibne Park Jimin'sin." dediğinde karnıma bi tekme daha atmıştı. Bir süre sessizlik olduğunda bakışları arkama odaklanmıştı görebildiğim kadarıyla.

"Eğer pişman olmak istemiyorsanız, üç saniye içinde burayı terk edin." diyen bir ses duyduğumda kafamı arkaya çeviremeyecek kadar kötüydüm. Sesin sahibi olan kişi önüme geçtiğinde ayakkabılarının tanıdıklığıyla hafızamı zorladım.

Yoksa... cidden şuan önümdeki çocukları tehdit eden kisi Min Yoongi olabilir miydi?

Minwoo "İbnemizin sevgilisi de geldi herhalde." diyince aralarında gülüştüler. Eğer önümdeki Min Yoongi ise, gay olduğumu öğrenmişti. Bu utanmam ve onlardan daha çok nefret etmem için büyük bir nedendi.

"Jimin, canın fazla acımıyor olmalı, değil mi? Sonuçta bu çocuk yatakta canını fazlasıyla acıtıyordur." dediginde bir kıkırdama işittim. Min Yoongi olduğuna emin olduğum çocuk konuşmaya başladı. "Ailelerinize özrümü iletin." deyip önündeki çocuğa kafa attı.

Yere düşen çocuğun üstüne çıkıp yumruklarını sıralamaya başladı. Çocuğun sadece Yoongi'nin yumruklarıyla hamile kalabileceğini düşündüm. Bu düşünceye ne kadar gülmek istesem de yüzümü hissetmiyordum.

Kısa süren kavgadan sonra dayak yemiş çocuklar hızla uzaklaşırken derin bir nefes aldım. İşkencem burda bittiği için seviniyordum. Bir yandan da, Yoongi beni bu halde gördüğü için üzülüyordum, ama kurtulmuştum sonunda. Değil mi?

Yoongi bana doğru hızlı adımlarla gelip yanıma eğildi. "İyi misin" diye sorduktan sonra bu sorduğu soru için kendine kızmıştı. Sanırım... Kollarını bacaklarımdan ve sırtımdan geçirip beni kucağına aldı. Kalp atışlarım anlam veremeyeceğim şekilde hızlanmıştı. Belki de bunun sebebi beni dayak yemekten- pardon daha fazla dayak yemekten kurtaran ilk kişi olmasıydı.

Düşecek gibi olduğumda kollarımı hızla boynuna dolamıştım. Bu hız yüzünden burunlarımız saniyeliğine birbirine dokunmuştu. Bu küçük dokunuş kalbimin hızını mümkünmüş gibi iki katına çıkardığında Yoongi'nin farketmemesi için dua ediyordum. Zaten gay olduğumu öğrenmişti, ondan hoşlandığımı sanması(!) hiç hoş olmazdı.

Beni etrafta kimsenin olmadığı bir parka getirdiğinde nazik hareketlerle bir banka yerleştirdi. Sanki hareket edebiliyormuşum gibi "Bekle burda" dediğinde tekrar bu saçma cümle için kendine kızarak birkaç küfür mırıldanmıştı.

Kafamı geriye atıp gözlerimi kapattım. Yüzüme değen güneş ışınları bir anda beynimde daha önce yaşadığımdan emin olmadığım anıları beraberinde getirmişti. Kapıyı açıyor ve kafamı hafifçe yukarı kaldırıp yüzüme değen güneş ışınlarına karşılık gülümsüyordum. En fazla on yaşındaki halimdi ama böyle bir şey yaşadığıma emin değildim. Belki bir rüyadır düşüncesiyle aklımı kurcalamayı kestim.

Kafamı eski konumuna getirip gözlerimi açtığımda yayıldığım bankın ucundaki demire oturmuş, yüzünü avcuna dayamış, yumuşak gözlerle bana bakan bir Yoongi görmeyi beklemiyordum. Tam da şuan emin olmuştum ki ondan hoşlanıyordum. Okulda ilk dikkatimi çeken çocuk o olmuştu ve bu bakışlar başka birine ait olsa bana aşık sanırdım. Fakat önümdeki çocuk bana aşık olamayacak kadar kötüydü. En azından ben öyle biliyordum.

loser       yoonmin (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin