12

2.9K 220 126
                                    

"draco! hazır mısın?"

hazır mıydım? sanırım. galiba hazır değildim. olabilirdim de. siktir. herneyse kimin umrunda.

"evet! geliyorum." diye seslendim aralık kapıdan dışarıya. hızlıca bir nefes verdim. gereksiz yere gerilmiştim.

kostüm olarak çok kasmamıştım, aklıma basit ama kostüm denebilecek bir şey için ilk olarak alice'in harikalar diyarı'ndaki cheshire kedisi olmaya karar vermiştim. belki gecenin geri kalanında harry'den kedi esprileri duymak sinirlerimi bozabilirdi ama çok umurumda sayılmazdı. gözlüğünü kırardım. küçük evimizin yarısını kaplayan merdivenleri yüzümdeki makyajı kaşımamak için zor tutarak indim. son basamağa geldiğimde yere kadar uzanan kuyruğumdaki gözlerimi aşağıda beni bekleyen harry'e çevirdim. ayna karşısında kafasında ki kocaman şapkayı düzeltiyordu. istemeden yakaladığımız uyumla neredeyse düşüyordum.

sendelerken son anda merdiven korkuluklarına tutundum. harry arkasını dönmüş yanıma gelirken kıkırdıyordu. "keşke kırmızı kraliçe falan olsaydın, böyle çok sevimli olmuşsun miyav." dedi harry, parlak bir gülümsemeyle. ya da bana parlak geliyordu. bu daha çok işime gelirdi. "keser misin sesini geç kalacağız." diye homurdandım. son adımı da atıp yanından geçerken. bir şeyler fısıldıyordu ama ne dediğine odaklanırsam onu boğarım diye korkuyordum. kapıdan çıkarken aynaya yanlışlıkla bakmıştım. cidden çok saçma ve gülünç duruyorduk. harry ise bunu çoktan kabullenmişti. kaçırmaya bile çalışmadan gülümseyerek bana yetişmiş, ıslık çalarak yürüyordu.

"neden geçen seneler gitmeyip bu sene gitmeye karar verdin potter? korku filmi izlersin ve sızarsın diye düşünmüştüm." yol boyunca sessiz durmaya dayanamayan insanlardık. ya o bir konu açacaktı, ya da ben. uzatmaya gerek yoktu. hem, bilirsiniz merak en tatlı günahtır.

"sadece geçen seneler gitmek için bir sebebim yoktu. hem fena mı oldu? uzun zamandır partiye gitmiyorduk."

fena olmuştu gayette. klişe cadılar bayramı programını seviyordum. onun korkacağını bile bile tek başına korku filmi izlemesini ve benim uyuduğumu düşünüp yanıma kıvrılmasını seviyordum. yanlış anlaşılmasın, geceleri soğuk oluyor, potter ise çoğunlukla sıcak. sebebi buydu.

onun geçen senelerde bulamadığı, şimdi 'var olan' sebebi merak etmiyor değildim. ama sormak için gideceğimiz yere fazla yakındık. hem söylemesini gerçekten istediğimi sanmıyordum.

"hm hm, çok güzel oldu." dedim gülümseyerek. evin önüne yığılmış insanlar ve yüksek müzik sesiyle hemen yüzümde ki gülümsemeyi sildim. hiç de parti insanı değildim. yine de uyum sağlamaya çalışarak gözlüklünün yanından ayrılarak içki almaya gittim. insan kalabalığını ite kaka aldığım içkiyle etrafa bakındım.

evin sahibini ben değil harry tanıyordu. üst kata çıktım yavaşça. nereme güvenip tanımadığım yerlere gidiyordum bilmiyorum ama çocuk tahmin ettiğim kişiyse çizgi roman klübünde olmalıydı. hangi insan çizgi roman klübünde olup çizgi romana sahip olmazdı ki?

işte bu yüzden yukarı çıkmalıydım.





* * * * * *







keşke mafya olsaydım. hiç partilere gitmek zorunda kalmazdım. insanları öldürüp kazandığım kirli parayla çizgi roman alabilirdim. belki sabıkam olurdu ve yüzümde yara izleri ama siktir et havalı. hem de bilmediğim gürültülü bir evde çizgi roman aramak zorunda kalmazdım. içkim de bitmişti, adamlarım olsaydı onlara getirttirebilirdim. kafam yüksek müzikle iyice zonklamaya başlamıştı. harry'e söz vermiştim ama ya buradan şimdi nefes alabilirken çıkardım, ya da ruhum bütün partide ki insanların peşine düşeceğine yemin etmiş şekilde ölü olarak. umuyordum ki ikincisi olurdu.

boş boş üst katta dolaşmaktan sıkılıp tekrar aşağıya inmek için merdivenlere yöneldim. çizgi roman arama maceram sayesinde yarım saati aşkın süredir aklımda olmayan gözlüklü, merdivenlerden nefes nefese şekilde çıkarak yanıma geldi. kafam hem gürültü, hem de içki yüzünden bulanıkken beni boğmaya başladı. ya da sarılmaya, biraz üstünde düşününce ikisinin hiçbir farkı yoktu.

"neredeydin! seni kaybettim sandım. her yere baktım. beni neden korkutuyorsun?" diye kırık sesle konuştu. ayık olmayan kafamla bile ayırt edebildiysem cidden korkmuş olacağı geldi aklıma. omzuma gömdüğü kafası yüzünden yayılan sıcaklık yüzümdeki makyajın kaşıntısıyla birleşince çok rahatsız ediyordu ama umursamadım. elimi kaldıracak halim olmasa bile yüzümü boynuna gömdüm.

"sadece çizgi roman ve emrime amade uşaklar aramaya çıkmıştım seni aptal. endişelenecek bir şey yok." harry dediğime güldü. komik de değildi halbuki. aptalın teki işte.

kafasını boynumdan çekti yavaşça, ben de ayırdım yüzümü boynumdan. "benimle dans eder misin?" diye sordu ansızın. beklemiyordum, ama onu bugün reddetmeyecektim. hem dans dediğimiz şey; sarılıp, olduğun yerde sallanmaktı. bana uzattığı elini tutarak ona yaklaştım. konuşmak için halsiz hissediyordum. ama yine de sordum. "müziksiz dans edebilir miyiz sence? aşağıdaki kulak tacizinden bahsetmiyorum. hayır"

"ben mırıldanayım bir şeyler?" gülerken sordu, reddetmedim, gerek yoktu. kollarımı göğsüne dolarken o da benim belimi sardı. az önceki gibi birbirimize yaslandığımızda sesini duymak için biraz daha yaklaştım ona. ama söylediği şey bir şarkı değildi. hatta bir şey söylediği bile yoktu. Kaşlarımı uyuşukça çatarken homurdandım. "hani şarkı söylüyordun? şarkıya dair bir şey duyamıyorum."

"sözlere ihtiyacımız olduğunu düşünmemiştim." kafamı yüzüne doğru çevirdiğimde bana tatlı tatlı bakıyordu. gevşemiş sinirlerimle kahkaha atarken ondan ayrılıp yere çöktüm. "bu geçenkinden daha vıcıktı. çok tatlısın gelsene?" hâlâ gülerken ona seslendim. bozulmuşa benziyordu. ama yine de yanıma geldi. kolundan çekip oturmasını sağladığımda elini tuttum. "benden mi hoşlanıyorsun bakalım potty?" diye sordum. bana bakmıyor, aile fotoğraflarıyla dolu duvarı inceliyordu. cevap vermedi. elini bırakmak istemesem de bırakıp çenesini tuttum. nazik olmak istiyordum. doğum günüydü sonuçta bugün. biraz zor da olsa yüzünü kendime çevirdim. gözleri kızarmıştı. açıkçası ona bir itiraf yapıp öyle diğer evreye geçmemiz falan gerekiyordu. ama umursamak için yanlış bir zamandaydım. gözlerinin altını okşayıp onu öptüğümde iki saattir kulaklarımı uğuldatan müzik durdu. harry bana karşılık vermeye başladığında ise ilk defa bu gece müzik dışında kulaklarım uğuldamıştı.


----
ÇOK SAÇMA ŞEYLER YAPIYORUM NE HALTA OKUYORSUNUZ BUNU SİZ

ayrıca yoruldum aish gidiyorum

homemates「drarry」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin