RM: Forever Rain
-
Güzel bi' yağmurlu gün.
Diğerlerine kendimi en yakın hissettiğim vakit. Onlar tarafından tuhaf karşılanmadığım, dikkat çekmediğim bi' gün.
Penceremden caddedeki kargaşayı izliyordum. Gözyaşlarım, yıllardır düşlediğimi yapıp teker teker üçüncü kattan aşağı düşüyordu. Kendimi bırakmak bu kadar basitken yapamıyordum arkama bakmaktan. Benim için çabalayan bir genç ve beni özleyen bir oğlum varken nasıl gidebilirdim ki?
O genç belki asla unutmayacağı bir mutsuzluğu tecrübe edecekti veya kendini suçlayacaktı. Ben bunu düşünürken bile sırtımda tonlarca yük hissederken nasıl onu bırakırdım?
Başkalarının düşüncelerini önemsemem sayesinde doğan bir oğlum... Kimseyi düşünmediğimi, kendime Değer verdiğimi kanıtlamak için yaptığım basit hareketten birisi, bana bu mücevheri verdi fakat suçu günahı olmayan masum birisini hayattan göçmesine sebep oldu.
Ben mutlu olmaya bilirdim fakat birkaç günlük mutluluk için insanlarda kalıcı yara bırakamazdım. Ben unutabilirdim fakat karşımdaki insan benim yüzümden üzülseydi sırtımdaki yükle ne yapabilirdim? Hafızamın en iyi çalıştığı kısım burasıydı. İnsanlarda bıraktığım etkiyi unutamazdım.
Kendimi daha fazla geçmişimin derinliklerinde kaybetmemek için dökülen mutfağa adımladım. Evler caddenin yanında olduğu için pahalı ve güzeldi, bi ev hariç. O da benim evim oluyor.
Dolaptan birkaç malzeme alıp köpeklerimin en sevdiği mamayı hazırlamaya başladım. Onların iştahla yiyişi belki biraz uzaklaştırırdı kendimi kendimden.
Elimdeki sıcak tencereyle evimin yakınındaki arka sokağa ilerlemeye başladım. Oraya adımlarken içimdeki o gürültü beni terk edip huzura bırakıyormuş gibiydi. Çoğu kişi tarafından tehlikeli olarak anılsa bile sadece, ailelerinin haberi olmaması için gelip sigara içen gençler vardı. Hemen hemen hepsini tanıyordum ve her yerde görülen ergen gençlerden farkları yoktu, eğlencelilerdi biraz.
Tam sokağa giren köşeye yaklaşmıştım ki üstüme yüklenen ağırlıkla geriye sendeledim. İşte mutluluk bu kadar basitti. Başkasının size olan özlemi, size olan ihtiyacı... Birilerinin benim sayemde ayakta kalmasının bana maddi bi' faydası yoktu ancak onlar ben gidersem ne yapacaklardı? Asıl gitmeme sebebim bu işte.
Elimdeki tencereyi daha sıkı tutup hem kendi üstüme hem de yaramazlara dökmemeye çalıştım. Üstümden inip yalnızca paçalarımı çekiştirmeye başladıklarında kendimi salıp sokağa girdik.
Sokağın en köşesinde bulunan kulübenin derin kabına mamayı dökmeye başladım. Parlayan gözlerle tencerenin boşalmasını bekliyorlardı.
Onlar çoktan yemeye başlayınca uzaktan izlemeye başladım. Başlarını okşamak için sabırsızlanıyordum, yemek yerken fazla asabilerdi.
- - -
#Taehyung
"Hala kararını veremedin."
"Söylediğin için teşekkürler fakat bunun bilincindeyim."
Artık kulağıma fısıldayan sadece şeytan değildi.
"Peki. Artık tercih yapmak zorunda bırakmayacağım seni..."
Jimin'in yüzündeki rahatlama sinirlerimi öyle geriyordu ki...
"... Biz gidiyoruz."
Acı çekmesini istiyordum. Kendi çocuğuna bakmayınca onda daha kötü etkiler bırakacağını bilmiyordu, tek yaptığı kendisini suçlayıp kendi çocuğunu tek başıma büyütmemi istemekti. Bu çocuk onun her olaya romantik bakışı yüzünden bize de acı çektiriyordu.
Jimin herkesin gözünden kesinlikle dünyaya cezası yüzünden gelmiş bir melekti ancak davranışlarını incelediğiniz an çoğu kişiden daha düşüncesiz olduğunu görebilirdiniz. Bunu çoğu kişi göremiyor çünkü Jimin onların hep iyiliği için çalışmıştır. Biz ise sadece onun kendini cezalandırması yüzünden ceza çeken madurlardık.
"Nasıl gidiyorsunuz? Ben çocuğumu bi' daha göremeyecek miyim?"
Sinirle söylediği şeyler yüzümde yan bi' gülüş oluşmasına sebep oldu. Bu çocuk tam anlamıyla aptaldı.
"Jimin, zaten bebeğine ben bakıyorum hem de 2 senedir. İki senedir birlikte bakmamız için yalvardım ancak bir yere kadar. Gittiğimiz yerde seni ararım ancak Ji Hyo büyüyene kadar iletişim kurmanızı istemiyorum."
Bembeyaz teni şimdi daha beyazdı, ölü gibi.
Asıl cezayı ona şimdi, ben vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avenoir ¬vmin¬
Fanfic"Ah benim Lilyum'um, bugünü, yarının aynası olduğunu sana düșündüren nedir?"