422 44 66
                                    

Ciğerlerinin içinde büyüyen bir gül olması normal miydi? Ölecek gibi hissetmesi? Kalbinin çatlayacak kadar ağrıması? Güpegündüz gördüğü hayaller? Belki de yavaş yavaş deliriyordu, kim bilir. Ama şu saatten itibaren delirse bile umrunda olmayacaktı Shouto'nun. Bir çocuğun elinden şekerini alır gibi en çok değer verdiği şey alınmıştı ondan. İzuku Midoriya.

İzuku Midoriya'nın hayalleri vardı. O küçük bedenine sığmayan inanılmaz hayaller.
Kahraman olmak istiyordu İzuku. Güçsüzleri korumak, onların sesi olmak istiyordu. Çünkü güçsüz olmanın nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliyordu. Ezilmenin korkusuyla yaşamak. Hiçbir şey yapamayacağını bilmek. Ve o can sıkıcı umutsuzluk duygusu. Ah, İzuku bu hisle oldukça uzun bir süredir birlikteydi. Ama bir gün, zifiri karanlıkta ilerlediği bu yolda, birisi ona ışık tuttu. Ona umut verdi. Hayallerini gerçekleştirebilirsin dedi. Kahraman olabilirsin dedi. Eğer gerçekten kendine inanırsan, imkansızı başarabilirsin dedi. Izuku buna inandı. Elinden gelenin en iyisini yaptı. Kanter içinde biten antrenmanlardan tutun profesyonellerin analizlerini çıkararak kendini nasıl geliştirebileceği konusunda kafa patlatmaya kadar her şeyi yaptı. Kendini fazlasıyla zorladı İzuku. Fakat o küçük beden, bu kadar baskıya dayanamadı.

İzuku kan kusuyordu. Parmağını bile hareket ettiremeyecek haldeyken koşmaya devam ediyordu. Ağrıları yüzünden gece yarılarına kadar uyuyamıyordu. Zavallı vücudunun haykırışlarını duymuyor, azim bürümüş gözlerini hedefinden ayırmıyordu. Fakat bir gün geldi ki, İzuku gerçekten yorulduğunu hissetti. Durdu. Ve kendini uykunun huzur verici kollarına bıraktı.

Ardında defalarca kırılmaktan parçalanmış bir kalp de bırakmıştı İzuku. En değer verdiği rakibini, arkadaşını, yoldaşını, ruh eşini ve sevgilisini. Shouto Todoroki.

Berbat çocukluk travmalarını atlatmak yerine onları sürekli hatırlamaya devam edip, düşmanını ve bir gün alacağı intikamı büyük bir sabırla bekliyordu. İşin trajikomik kısmı ise düşmanının, kendi öz babası olmasıydı. Ailesini basit ve aciz bir kağıt parçası gibi ikiye ayırmıştı düşmanı. Kendine söz vermişti Shouto, bir gün ona cehennemi yaşatacaktı. Buz gibi bir ateş ve çaresizlik duygusuyla. Onurunu paramparça ederek. Tıpkı küçük bir çocukken onun kendisine yaşattığı gibi.

Fakat sonra biriyle tanıştı Shouto. Olduğu kişiden utanmaması gerektiğini öğretti Shouto'ya, kendini kabullenmesini. Karanlık dünyasından bir anda çekip çıkarmıştı onu, gün ışığına benzeyen gülümsemesiyle. Shouto büyülenmişti. Belki de fazlasıyla ve biraz da erken.

Her şeyden çok gözlerinden etkileniyordu Shouto. En parlak zümrütleri bile kıskandıracak türden yeşil gözler. Minik şirin bir burun ve somon rengi dudaklar. Sanki bu kadarı yeterli değilmiş gibi bir de bütün bunları tamamlayan ve bir galaksiyi andıran çiller. Ah, ve unutmamak gerek, onun kısa ve kıvırcık yosun yeşili saçlarını. Shouto onunla ilgili her detaya bayılıyordu.

Birlikte ikisi de daha önce hiç olmadıkları kadar mutluydular. Geçmişlerinden uzak ve huzurlu. Gelecek için ise umutlu ve heyecanlı. Fakat kısa sürdü. Büyüleyici olan diğer her şey gibi.

Her şeyden daha gerçek olan ölüm, onları ayırdı.

Zümrütler parlaklığını yitirmişti.

Dün geceden beri yağan durmak bilmeyen yağmur yüzünden her yer çamur olmuştu. Tüm ölülerin ızdırap ve pişmanlıklarını örtüleyen sisin içindeki mezarlıkta, Shouto, yerini sevgilisinin yüzündeki çiller kadar iyi bildiği mezara doğru yürüyordu. Elindeki leylak türü çiçeği mezarın nemli toprağının üzerine dikkatlice yerleştirdi. İzuku'nun favorisi. Shouto gülümsedi. Ve her cuma günü yaptığı gibi sevgilisiyle konuşmaya başladı.

" İki yıl oldu. Herkes artık yas tutmamam gerektiğini söylüyor. Toparlanmamı.
Ama bir şey farkeder mi, eğer sen çoktan öldüysen? "

Ardından başladığı şarkıyı devam ettirmeye karar verdi Shouto, gözlerinin sulanmasını umursamayarak.

"Bu tetiği çekmeden önce,
Gözlerin boş ve lekeliydi.
Ve sen beni sevdiğini söylerken,
Bazı şeyler daha zor ve güzel oldu.
Ve bu kelimeler hiçbir şeyi değiştirmiyor,
Bedeninden arda kalanlar gibi.
Ve bu cehennemde yer yok.
Daha sonrasında bir yer yok.
Ve hatıralarımız bizi yeniyor,
Ben bu yenilgiyi sonlandıracağım. "

Gözyaşları ve kalp kırıklıkları. Sevgilisinin mezarının başında oturan yalnız çocuk. Geç doğan ve erken gelen bir gün batımı. Tek el atılan bir silah sesi ve sıçrayan kan. Yağmur sonrası toprak kokusu ve yataktaki bir ceset.

"Ama kimsenin umrunda mı?
Kimse önemsiyor mu?"

Early Sunsets Over Monroeville • TodoDekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin