Tatilin bitmesine tam on gün kaldı ve okulların açılacağı düşüncesi bile karnıma ağrıların girmesine yetiyor. Geçen sene olanlardan sonra nasıl hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam edebilirdim ki. Okulun kapısından girer girmez tüm gözler bana dikilecekti, rezil olmuştum.
"Ne oldu acaba ?" diyeceğinizi biliyorum, hemen kısa bir özetgeçeyim ben en iyisi..
Benden iki sınıf büyük 11. sınıflardan Can adında bir çocuktan hoşlanmaya başlamıştım. ( Ki hala hoşlanıyorum.) Beden derslerinde ders saatlerimiz denk gelmişti ve o şekilde tanışmıştık.
Başlarda ne kadar uzak görünsekte, ders saatleri dışında okulda birbirimizi tanımıyormuş gibi yapsakta, zamanla bu durum değişti tabi. Baya baya konuşmaya hatta mesajlaşmaya bile başlamıştık.
Bazı teneffüsler birlikte takılıyorduk. Sonra, zamanla okul çıkışlarında beni beklemeye başlamıştı. "Seni bekliyorum. Nerdesin ?" gibi mesajlar atıyordu. Aynı yerlerde oturmasak bile yol boyunca otobüsle birlikte giderken sohbet edip, müzik dinliyorduk birlikte. Dışardan gören herkes sevgili sanıyordu, kesin!
Okulda karma voleybol takımları kurulup turnuva olacağını duyduğumuzda bile Can ilk benim yanıma gelip birlikte takım kurmamızı teklif etmişti. Ben de dibim düşe düşe kabul etmiştim elbette.
Ondan o kadar çok hoşlanıyordum ki (hala hoşla.. tamam bunu söylemeyi kesmeliyim artık.) Böyle davrandıkça onunda bana karşı hisleri olduğuna inanmıştım. Yani kim sanmaz ki okul dışında kim öylesine birini arayıp konuşmak ister!
Neyse takımı kurduğumuz da Canla, takımda 10.sınıflardan iki kız vardı. Şeyma ve Esin. Esin'in yaptığı hareketler, davranışlar olsun batmaya başlamıştı bana. Çünkü Can'a o kadar yakın davranıyodu ki. Sonraki birkaç tespitimle kesin olarak hoşlandığını öğrendim.
Tabi Esin de benim Can'dan hoşlandığımı öğrenmesi işleri iyice arap saçına çevirdi. Canla beni yakın gördükçe içten içe kudurduğuna emindim, elinden bir şey de gelmiyor tabi.
Bir şekilde işleri tersine çevirmek istediği için, bu küçük şeytan benim facebook şifremi kırdı ve oradaki tüm konuşmalarımı kaydederek eline koz geçirdi tabi.
Okulların kapanmasına da tam iki hafta vardı. Sen tut, benim en yakın arkadaşımla olan Özlemle konuşmalarımızı bütün ortak arkadaşlarımıza göster! ( konuşmalar dediğimde, benim Canla ilgili söylediklerim olsun, Şeyma ve Esin'e sövmelerim olsun hepsini) Şifremi kırdıklarının ertesi günü iki cadı ben ve Özlem'i yanlarına çağırdılar ve yüzsüzce neler yaptıklarını gözümüzün içine baka baja anlattılar. Özlem sinirli biri olduğu için hemen bağırıp çağırmaya başladı.
Kimsenin özelimize girmeye hakkı yoktu. Ben onları hiçbir şey demeden dinledim sadece ve tüm konuşmanın ardından sadece " Yani Can artık onu sevdiğimi biliyor mu?" diyebilmiştim sadece. Canın twitterı yoktu ve o görmediği için isim vermeden onunla ilgili tweetler atmıştım bir sürü onları bile göstermişler. SÜRTÜKLER!!
İkiside surıtarak "Evet." diyerek başlarını salladılar onaylarcasına. İşte benim o an başımdan kaynar sular akmıştı. İşin aslı ikisi bizi tamamıyla göt etmişti. Evet tam anlamıyla göt olmuştuk.
AMAN TANRIM CAN HER ŞEYİ BİLİYORDU ARTIK!! Sonra Özlem'in bağırışlarıyla bir hocanın ilgisini çekmiş olmalıydık ki bizi uyarıp sınıflara göndermişti. Sınıfa girip sırama oturur oturmaz gözümde yaşlar akmaya başlamıştı. Sürekli "Sıçtım ben, herkes biliyor, rezil oldum, reziiil!" deyip duruyordum kendi kendime. O sırada Özlem bana sıkı sıkı sarılıp " Merak etme ben senin yanındayım, hepsi geçecek !" demişti.
Özlem' liseden önce de tanıyordum. Çok yakındık biz.
Neyse işte iki hafta vardı kapanmaya ve benim en çok sevdiğim beden derslerinden sürekli kaçar olmuştum. Paniklemiştim. Eskiden sürekli birlikte vakit geçirdiğim, birlikte eve döndüğüm, birlikte bir şeyler yemeye gittiğim Can'dan tam anlamıyla kaçıyordum. Koskoca iki hafta boyunca onunla hiç konuşmamıştım.
Onun beni görmemesi için elimden geleni yapıyordum. Karne günü gelip çattığında bile şanslıydım ki ( normalde şansla yakından uzaktan alakam yoktur) hiç karşılaşmadık ve ben dayanamayıp her şeyi açıklayan bir mesaj attım ona.
Ne olursa olsun üç ay zaten görüşmeyeceğiz diyerek. Kısa bir süre sonra bana dönüş yaptı ve beni kırmak istemediğini, eğer bende istersem arkadaş kalnak istediğini ya da istemezsem bir daha hiç karşıma çıköayacağına dair şeyler zırvaladı ve tabiki arkadaş kalmayı seçtim.
Çünkü tam bir SALAĞIM!
Tamam kısa bir özet olmadı ama durum bundan ibaret. Ve bu son mesajlaşmamızdan sonra bir daha hiç konuşmadık tabiki. Koskoca ondan uzak üç ay geçirmiştim. Onu görmemiş, onunla konuşmamış, onu çok özlemiştim ve onu hala seviyordum. O parlayan su yeşili gözlerini, o aptalca gülüşünü öyle özlemiştim ki. Arada sinirim bozuluyor ve ağlamaya başlıyordum tatildr uzunca bi süre depresyondan çıkamamıştım.
Neyse gözümü açtım kapadım, açtım kapadım, açtım kapadım.....
Ve işte okulun ilk gününe uyandım. Ah lanet olsuuun! Tatil çok hızlı bitti diye yatağıma iyice sokulurken annem kapıyı açtı önce içeriye göz gezdirdi ve sonra girdi. Saat altıydı ve annem çoktan işe gitmek için hazırlanmıştı. Bunu nasıl başarıyordu acaba ??
" Belis tatlım artık kalkman gerek! Okulun ilk günüüü!" demişti sırıtarak kötü kötü. Brni sinir etmeye çalışıyordu ve başatmıştı da.
"Hatırlatmana hiç gerek yoktu ama bugün kalkmayı pek düşünmüyorum. Buna hazır değilim." deyip kafamı yastığın alyına geçirdim. yasyıkdan gelen soğukluk tenimi okşadı, tam hafif bir tebessüm edecektim ki ayağımdan çekmeye başladı biri. ANNEE !!
" Tamam tamam kalkıyorum." demekle yetindim huysuz huysuz ve gözlerimi devirdim bana sırıtıyordu sadece. Sinir bozucuydu.
Hazırlandıktan sonra elime küçük bi kek parçası aldım ve annemi öpüp ayrıldım evden. Otobüs durağına yürüyorum ama o kısa mesafe ne kadarda gözümde büyümüştü öyle, her şey geri dön diyordu sanki bana. Neyseki son kek parçasını ağzıma atttığımla otobüsün gelmesi bit oldu hafif koşmamla yetiştim.
Kimsrylr karşılaşmak istemiyordum, hatta mümkün olsaydı görünmez olabilirdim şu an. Evet, kesinlikle iyi bir fikirdi bu. Düşüncrelerle ne zaman geldiğimi farketmedim ve nasıl bir telaşla bindiysem aynı telaşla insanları ite kaka indim otobüsten. Kesin arkamdan konuşmuşlardır. " Şimdiki gençler artık çok saygısız ve dikkatsiz bla bla bla bla. " UMRUMDA DEĞİL.
Duraktan ilerledikçe okula daha da yaklaşıyordum ve sonunda koskoca tarihi okulumuzun bahçesinin kapısının önünde öylece durdum. İçeri adımı mı atamıyordum ve aniden arkadan bir ses geldi.
"Belis!!" yerimden sıçramamla koluma asılı çantamın yere düşmesi beni hiç iyi hissettirmemişti.
-------------------
Okuduğunuz için teşekkürler bu benim ilk yazım umarım joşunuza gitmiştir. Yorumlarınızı bekliyorum ve şimdiden hepsi için teşekkürlerimi sunuyorum sizlere :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZ SORUNSALLARI
Подростковая литератураBen işaretlere ve kadere inanan bir kızım. Olanla olunmaz.( büyük ev ablukada 'dan bir şarkı bilen bilir.) Her olan olayın bir anlamı olmalı, yani öyle gerekiyor bence. Aklımı sürekli bir soru kurcalıyor. " Kaderimiz zaten belirlenmiş ve biz ona gör...