슬픈 사랑

372 48 83
                                    

Lütfen medya ile okuyun.

Seni ilk gördüğüm yeri hatırlıyorum Taeyong

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Seni ilk gördüğüm yeri hatırlıyorum Taeyong. Abimin cenaze törenine katılmıştın. Kalbim acıdan sarsılıyordu ama oradaydın, kısa bir an gözgöze gelmiştik. Büyük gözlerin beni içine çekmişti, kalbim acıdan sarsılıyordu ama oradaydın. Bütün güzelliğinle orada duruşunu hala hatırlıyorum.

Herkes gittiğinde, annem bile gittiğinde, geriye sadece sen ve ben kalmıştık. Abimin mezarının yanı başında oturuyor ve ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum. Yanıma oturmuştun, seni daha önce hiç görmemiştim ama yanıma oturmuş ve omzuma dokunmuştun. Sen bana dokunur dokunmaz tüm duvarlarım yıkılmıştı, abim 25 yaşındaydı kalp krizinden ölmüştü, insanlar kırık kalpleri yüzünden ölürdü biliyordum. Abim babama çok kırılmıştı.

Onu çok önceden tanıdığını söyledin bana, saçların pembeydi Taeyong onlara dokunmak istedim ama adını bile bilmiyordum. Abimle olan birkaç anını anlattın bana, benimkilere çok benziyordu bu yüzden seni oracıkta sevdim çünkü abimi hatırlatıyordun.

Konuşma bittikten ve sen beni eve bıraktıktan sonra tam üç hafta geçti. Annem ve babam kavga ediyordu, camdan dışarıyı izlerken seni gördüm. Evimizin karşısındaki kaldırımdaydın, sokak lambası seni aydınlatıyor, pembe saçların kalbime ulaşıyordu. Annem ve babam kavgasına devam ederken evden hızlıca çıkıp yanına gelmiştim Taeyong. O zaman da çok güzeldin bu da hala hatırımda.

Babam evi terk ettikten sonra da geldiğini hatırlıyorum Taeyong. Sen hep ben üzgünken geldin yanıma bu yüzden yerin bende çok ayrıydı. O gün ilk defa elimi tuttun Taeyong, seni çok mutlu edeceğim dedin ama bilemezsin. Bazen kesin konuşmamak gerekir, Taeyong. Bazen kesinlik öldürür insanı, biraz da kalp kırıklığı.

Sabahları okula gitmek için evden çıkarken seni hep o sokak lambasının altında görürdüm, sabahları güne mutlu başlamamı sağlardın. Bana aldığın çiçekleri penceremin önüne koyardım, doya doya pembe saçlarını okşar, ellerini tutardım. Seni okuldaki arkadaşlarımla tanıştırmayı hiç istemedim çünkü itiraf etmeliyim seni çok kıskandım. Çok güzeldin Taeyong, nasıl seni başkalarına gösterirdim?

Seninle böyle konuştuğumda büyük gözlerini gözlerime diker, kocaman gülümserdin. Lee Taeyong benim kırmızı ve kırık kalbim seni çok seviyordu, hala da seviyor.

Bir öğleden sonra sen beni eve bırakırken kapıda annemle karşılaşmıştık, ona senden bahsetmiştim ama hiç tanışmamıştınız. Annem seni görünce biraz şaşırdı, gözlerinin dolduğunu gördüm ama şöyle düşündüm Taeyong,

İnsanları ağlatacak kadar güzelsin.

Annem seni içeri davet etti, utangaç hareketlerin seni daha çok sevmeme neden olmuştu sadece. Annem önden girerken kolumu tutmuştun Taeyong, kırmızı yanaklarına bakıp gülmemek için kendimi zor tutmuştum.

Yemeğe geçtiğimizde annem alışkanlıkla sofraya iki tabak koydu ama uyarı mahiyetinde öksürünce sen fark etmeden bir tabak daha koyduk Taeyong. Annem sana hangi bölümde okuduğunu sordu, Mimarlık okuyordun tıpkı abim gibi. Annemin gözleri daha çok dolunca konuyu değiştirmek için komik anılarımızı anlattım. Dört aydır birlikteydik, anlatacak çok şeyimiz vardı.

Akşam evine çok geç gittin Taeyong, bana telefonda ablanın seni biraz azarladığından bahsettin ben de buna kıkırdadım. Seni çok seviyorum, dedin telefonu kapatmadan önce. Benim kırmızı kalbim de seni çok seviyor Taeyong.

Annemle tanışmanızın üstünden iki hafta geçmişti Taeyong, annem seni tekrar yemeğe çağırdı. Yine çok heyecanlıydın ama yanaklarındaki kırmızılık artık yoktu. Yemeğe geçtiğimizde bir misafir daha geldi. Bay Jung bizim aile dostumuzdu, annem onu da yemeğe çağırmıştı. O da seninle tanışmak istiyordu.

Yemekler çok güzel olmuş, demiştin bana ben de buna gülmüştüm. Bay Jung uzun süre Amerika'da yaşadığı için anlamakta zorluk çektiğini söyledi birden, ne dediğini sordu bana. Yemekleri beğendiğini söyledim Taeyong, benimle beraber annem de güldü ama Bay Jung gülmedi sanırım yine anlamadı dedim kendime, üstünü kapattım konunun.

Ertesi gün okul olmadığı için dışarı çıktık, geçtiğimiz bir  mağazanın önünde Taemin'in şarkısı çalıyordu. Dans etmek istediğini söyleyince seni kırmadım, birlikte bolca gülerek dans ettik hatta o kadar çok eğlendik ki insanlar bizi kameraya çekti.

O akşam yemeğinden bir hafta sonra artık gelmemeye başladın Taeyong. Sokak lambasının altında seni bekliyor hatta okula geç kalıyordum ama gelmiyordun. Bana tarif ettiğin evinize geldiğimde başka bir aileyle karşılaşmıştım, seni tanımadıklarını söylediler Taeyong. O evde otuz yıldır yaşadıklarını söylediler.

Seni aramayı denedim ama telefonun sürekli kapalıydı, okuluna geldim ama seni orada da bulamadım. En sonunda pes edip eve döndüğümde Bay Jung bizdeydi. Hapların dozundan bahsediyordu Taeyong. Hastalığın ilerlediğini söyledi, annem onu artık görmüyor dedi Bay Jung'a.

Anladım ki sen benim kafamda yarattığım bir karakterdin Lee Taeyong. Asla var olmamıştın, adını ben koymuştum senin. Saç rengine bile ben karar vermiştim.

Bu dünya savaşmak için çok güçlüydü Taeyong. Karşı koyamazdım, sensiz asla yapamazdım.

Ah, Lee Taeyong keşke beni sevmeseydin, asla seni görmeseydim ama gerçek birisi olsaydın. Benimle birlikte nefes alıp veren, belki de gerçekten mimarlık okuyan, benimle aynı gökyüzüne bakan birisi olsaydın. Keşke gerçek olsaydın.

Evde yemek yemeyi bıraktım, Taeyong. Anneme bildiğimi asla belli etmedim, seni sorduğunda hiç görmediğimi söyledim, annemin yemeğimin içinde ezdiği hapları vücuduma almamak için yemek yemedim Taeyong. Seni tekrar görmek için yemek yemedim.

Bir gece yarısı, anneme yine dışarıda yediğim yalanını söyledikten sonra odama gittim Taeyong. Geleceğini biliyordum, bir haftadır hapları almıyordum. Kulağımda Taemin'in sesi varken, tavanı izliyorken yatağın sağ tarafının çöktüğünü hissettim. Gelmiştin Taeyong. Tam karşımdaydın, büyük gözlerin gözlerimi buldu, elimden hiçbir şey gelmedi sana sarılıp ağladım.

"Keşke gerçek olsaydın," dedim ağlarken, sen de ağlıyordun Taeyong biliyordum.

"Keşke." dedin gözlerim yavaşça kapanırken, bir hafta sonra sesini duyduğuma sevindim Lee Taeyong. "Seni seviyorum." dedin, boğuk çıkan sesin kalbimi sızlattı. Başımı boynuna gömerken "Ben de seni seviyorum," dedim.

Benim kırmızı ve kırık kalbim de seni seviyor, Lee Taeyong.

Ah, Lee Taeyong koca gözlü güzel oğlan, seni tüm kalbimle seviyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ah, Lee Taeyong koca gözlü güzel oğlan, seni tüm kalbimle seviyorum.
Ve Kim Jonghyun, seninle aynı zamanda yaşadığım için çok mutluyum, her şey için teşekkür ederim.

18.12.2017 ∞ 

ghost of you ¦ taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin