Ilgın o kadar çok şey anlatıyordu ve ben o kadar çok dinlemiyordum ki eve gelene kadar kafamda 6 aylık ilişkimin bi flash back'ini yapmıştım bile.
N'apiyim tatlı kızdı, ama anlattıkları hiç ilgimi çekmiyordu şu an Ilgın'ın. "Dilber Ay Fan Club" için gerekli olan bilgileri üstünkörü almış, sonrasıyla pek de ilgilenmemiştim. Avcılar sahile girene kadar olan ilgim sonrasında gayet dağılmıştı ve aklım yine Atilla'ya kaymıştı zaten....
Herkes ismini kısaltıp ona "Atiiii" derken ben ismini olduğu gibi kullanmayı seviyordum. Sanki o sadece benim Atillammış gibi geliyordu. Zaten içini insanlara pek açmayan bir çocuktu, arkadaşlarıylayken onu izleyip şaşırmayı bile seviyordum, o kadar piçleşiyordu ki. Havada uçuşan küfürler, -zaten normalde de gayet küfürbaz bi insandı- salak saçma espriler, barzo hareketler.... Çoğu kişiye göre barzoydu zaten ve katıksız bir yavşaktı, yavşağın önde gideniydi hatta. Okuldan birini çevirip Atilla'yı tanıyor musun? Deseniz alacağınız cevap şüphesiz hangi Atilla ya, hani şu yavşak olan mı? Gibi bir şey olacaktı. Tabi artık bunun yerine artık Aslınınki mi? Deniliyordu daha çok.
Onun her zaman tam bir bad boy olduğunu düşünmüştüm. Zaten tipiyle pek de masum bi çocuk olmadığı apaçık belli oluyordu: 1.85 boy, geniş omuzlar, hafif sallanarak yürüyüş, her an birine dalacakmış gibi bakan kısık gözler... Birine bakarken gözlerinin içinin güldüğünü hiç görmemiştim kimseyi sikine takan bir çocuk değildi, sadece bana bakarken gözlerinin içi güler gerçekten neşeli olurdu.
Okuldaki arkadaşlarının çoğundan nefret ettiğini biliyordum. Yalnız ve biraz da çekingen bir çocuktu aslında. İnsanlarla "gerçekten" iletişim kurmakta zorlandığı bile söylenebilirdi çünkü söylediğiniz en ufak şeye sinirlenir, hemen laf sokardı ve yumruğunu sıkmaya başlardı. Size kafayı takmasını istemezdiniz çünkü bir yumrukla yere indirebilirdi ve bu sahneye kaç defa şahit olmuştum. Kimseyi dövdüğünü görmemiştim ama basketbol maçında yenildiklerinde demirlere yumruk atıp elini kanatmış sonra da yere yığılıp milleti başına toplamıştı mesela. O an tabi ki ordaydım ve bikaç kişi Aslı git şu sevgiline bi bak kızım yığıldı yere demese gayet de olayın şokundaydım. İteklemeleriyle zor kendime gelmiştim, etrafımdaki kalabalığı yararak tam önünde dikildiğimde gördüğüm manzara dehşetti: Atilla yerde iki seksen yatıyordu ve hala yumruk yaptığı elinin çevresinde kan izleri vardı. Ben oraya gelir gelmez gözlerini açıp kalkmıştı ve saha kenarındaki banklara oturmuştu, yanına gidip konuşmak istediğimde de önce geçiştirmiş, sonra da bağırarak sınıfıma gitmemi söylemişti.
Böyleydi işte. Öfkesi onu yiyip bitirirdi. En iyi dostuydu bu ona göre, onu güçlü kılıyor canının yanmasını önlüyordu ama asıl canını yakan buydu. Kaç kavgamızdan sonra bana saatlerce yalvardığı özür dilediği olmuştu. Bu kadar sinirli olduğu için.
Ama o buydu. Ve ben onu öfkesiyle de seviyordum.
Şimdiden onu bu kadar özlemişken koca bir yaz tatili boyunca ne yapacaktım?
Eve girdiğimde içimde bir huzursuzluk vardı. Yazlığa gitmesini hiç ama hiç istemiyordum çünkü... Çünkü orda olacaklardan korkuyordum. Atilla çok içerdi ve içip kötü şeyler yapmasından korkuyordum işte.
Yine de bunu ona belli etmeyecektim. Ona güvenmediğimi düşünmesini istemeZdim sonuçta. Yola çıktığını haber verirken olağanca sevimliliğimle ona iyi yolculuklar diledim, mesajlaşırken hiç de zor olmamıştı. Ama sanki tedirginliğimi anlamış gibi habire beni sevdiğini söyleyip duruyordu.
Yazlıktan bir an önce dönmeliydi. Çünkü içimi çok büyük bi korku kaplamıştı ve bunun yersiz olmadığından adım gibi de emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Hikayesi
Teen FictionEğer 17 yaşındaysanız ve başınızdan en az bi kere büyük bir aşk geçmişse, hayatımın hikayesine hoşgeldiniz...