Your Blue

826 66 34
                                    

Öğlen geçkini, göğün ışıltısı ile soluk fakat berrak bir mavi..
Eylül henüz bitmiş..
Ekim heyecanlı ilk günden.
İlk günden yağmur vermiş sabaha, ıslatmış şehri..
Gök bu yüzden parlıyor mavi.
Yağmurdan hiç serinlik kalmamış çünkü Ekim heyecanlı biraz.
Serin mi olsun güz sarısı hâlâ eylül sıcağı mı? Yaprakları da hemen dökmek niyetinde değil. Belki biraz sarartır. Yeşili biraz kısar ikinci gün. Sarı sıcaklara dokunmaz. Bir saniye bile rastgelemediği Eylül'ü o da özler. Sıcaklığına dokunmaz bu yüzden.

Biraz rüzgar estirmek ister. Ama daha ikinci günün ikindisidir. İnsanların kimisi kısa kollulardan soyunmak istemez, Kuşların kimisi göç etmek..
Ne yapsa kışın öncesidir, ne yapmasa yaz çoktan geçip gitmiştir.
Kararsızdır Ekim biraz.
Kararsızlığı ile hemen buhranlanır.
Kararır göğü bir anda ama havada hiç nem yoktur. Yağmur yağacak gibi değildir. Rüzgar eser ama bu rüzgar yağmura davet bilmez. Poşetler havada uçuşur, yapraklar, çiçeklerden kopan taçlar, bir evin balkonundan mor bir eşarp, kadınların saçları, bir ihtiyarın hanboğunun etekleri, beyefendilerin yelekleri.. dalgalar vurur falezlere.. Martılar çığlık çığlığa uçuşur. Balıkçılar birbirine çağırır çileden çıkmış:
"Birader bu hava geçicidir. Ekim hep böyledir. Akşama kalmaz bu rüzgar. Açılalım denize.."

Ekim, suçlu suçlu ikindiyi akşama verir, kararır hava. Rüzgar diner.

Adam sarıldığı paltosundan sıyrılır.

Günü döven şehri dağıtan rüzgar, hiç var olmamış gibi çekilmiştir. Şapkasını göğsüne indirir. Derin bir soluk alır. Sığındığı balıkçı pazarından çıkar. Üzerini koklar ki her yani balıktır, denizden çıkmış balık adam gibi yosun kokar.

"Biraz yürüsem dağılır zahir.." diye düşünür. Elinde küçük çantası vurur adımlarını sahilden şehre dönen yola. Odiya'nın bu kıyısına hiç gelmemişliğini aşikar eden şaşkın bakışları esnafın davetini çeker.

"Turistlere indirim!"

"Buyrun beyefendi! Sevdiklerinize hediyelik eşya bakmak istemez misiniz?"

"Deulgukhwa'nın en güzel yöresel yemek lokantasına buyrun. Üst katta yerimiz vardır."

İçlere ilerledikçe büyüyen şehir kenarlara doğru mahallileşir. Bir bir yanan sokak lambaları, şehir merkezine doğru asortikleşir. Lüksten geri kalmaz hiçbir şey. Hiçbir şey eskisi gibi olmamaya yemin etmiş gibi bir anda değişir varoşluktan varlığa..
Şu sokakta milenyum gelmiş dedirtir yabancıya.

Yabancı caddelerden bilhassa uzak durur. Zamanın oralarda hızla aktığını bilir. Telefonuna özellikle dokunmaz. Bir lambanın ışığında kol saatini kontrol eder. Akşamın yedisinden sonrasının ev sahibine kabalık olacağının farkında hızlandırır adımlarını.

Buraya gelirken modern hayatın tüm kancalarını evinde bırakmıştır. Ne var ki telefonundan vazgeçememesi işinden dolayıdır. En azından akıllı saatimi bıraktım diye kendini rahatlatır. Kıravat takmamıştır. Pantolonu artık dar değildir. Gömleği omuzlarını ve göğsünü sıkıca sarıp gelişmiş kaslarını ortaya sermez. Erilliğinin libidosu örtüktür eski moda çizgili bir gömlekle. Otuz yedisini kırk eden bir kareli ceket güz gibi sarı, öyle koyu ki kahve gibi ama sarı..

Beğenilmek çabasından usanmış adam, ruganlarını da evinde bırakmıştır. Ayağında babasına hep boyadığı ayakkabıya benzer gösterişsiz bir kundura vardır. Boyalıdır.

Paint Me Blue 《Oneshot》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin