Jungkook'tan...
Okula ulaştığında gözümü karartmıştım. Hoseok'u o Singto denilen herifin elinden alacaktım.
Son kez boynundaki özel kolyeme dokunup, ardındanda öpüp dairemi terk etmiştim.
Okula girdiğimden beri onu arıyordum. Ancak etrafta yoktu.
Bizimkilere sormuştum ama onlarda görmemiş veya haberleri yoktu.
Mesajlarıma bakmayacağını bilsemde yinede birkaç mesaj atmıştım.
Son çözüm olarak kaldığı yurda gitmiştim.
Kapıya vardığımda nefesimi düzene sokmak için birkaç dakika beklemiştim.
Sonra kapıyı yumruklayıp, açmasını beklemiştim.
"Hoseok aç kapıyı."
"HOSEOK!"
Kapıyı açtığında yüzündeki mahmurluğu öpmek istemiştim.
"Yavaş lan it."
"Aklımı kaybedecektim. Neden kapıyı açman bu kadar uzun sürdü?"
"Tuvaletteydim, yeni uyandım. Dün gece geç yattım. Tamam mı, bitti mi sorgun?"
Kendimi içeri soktuktan sonra arkamdan kapıyı kapatmıştım.
"Jungkook aç mısın?"
Muhtemelen yemek hazırlamak için içeri geçerken bileğinden tutup sarılmıştım.
"Galiba dediklerimi tam olarak ciddiye almamışsın?"
Konuşmadan, midesinin üzerindeki ellerimi çözüp devam etmek isterken daha fazla sarılmıştım ona.
"Hoseok çocukluğumdan beri sana herkesten, ailemden bile çok değer veriyorum. Geçenlerde benden gitmek istediğinde, tüm bunlar burnumu sızlatarak anlamamı sağladı kalbim."
Bundan sonrasını gözlerine bakarak söylemem gerektiği için onu kendime çevirdim.
"Hoseok, ben seni çok seviyorum."
Hoseok bir süredir kaçırdığı gözlerini gözlerime sabitleyip, nefesinin hızlanmasına izin veriyordu.
"Jungkook olmaz!"
Belindeki elimi yanağına taşıyıp, konuşmaya devam ettim.
"Hoseok bırak birlikte herşeyin üstesinden gelelim?"
"Jungkook sana bu konuda güvenemem!"
"Ne? O neden?"
Hoseok ellerimi itip odanın içine doğru adımladı.
Onu takip edip, oturduğu koltuk başının yanında konuşmasını bekliyordum.
"Bundan yıllar önce, seni öptüğüm için beni saatlerce dövdün sen!"
Duyduklarımdan sonra kocaman açılan gözlerimle geri geri adımlarken konuştum.
"Bu imkansız. Ben bu konuda hiçbir şey hatırlamıyorum?"
Hoseok ayağa kalkıp, yatağının baş ucundaki mobilyanın çekmecesinden bir kutu çıkarıp, yanıma geri döndü.
Kutudan hastahanelerde verilen bilekliklerden birini çıkardı ve bana uzattı.
"Beni dövdükten sonra içmeye gitmişsin. Gittiğin bardakilerde "Tanrı aşkına Hoseok!" Diyip ağladığını duyan birkaç serseri, seni gay sandıkları için dövmüş. Kafana aldığın darbeler sayesinde o günü hatırlamıyorsun."
Biraz önce Hoseok'un oturduğu koltuğa oturup, düşünmeye başlamıştım.
"Asıl komik olan ne biliyor musun? İkimizde aynı hastanede yatarken, sana bakamayacak seviyede ağır yaralara sahip olmamdan dolayı çektiğim vicdan azabı"
Odada turlarken konuşan Hoseok'un bahsettiği şeyi hatırlamıyordum ama elimdeki bileklikteki ismim ve yoğun bakım ibaresi...
Tanrı aşkına bunu yapmış mıydım?
Oturduğum yerden kalkıp, ona yaklaştığımda ağlıyordu.
Sarılmak için hamle yaptığımda beni geri çeviremeyecek kadar güçsüzdü.
"Hoseok gerçek hatırlamıyorum. Korkmuş olmalıyım. Lütfen beni affet!"
Elimi yüzümdeki en sevdiğini bildiğim yere yani yanaklarıma taşıdığında gözlerimi yumdum.
"Jungkook..."
Yorgun çıkan sesi kalbimi darma dağın etmişti.
Daha fazla bekleyemeyip, dudaklarımı onunkilere bastırmıştım.
Güçsüz bir şekilde karşılık vermesi umrumda değildi. Yaralarının sahibi bendim ve onları silecek olanda bendim.
-------------
Güya direk sevgili yapacaktım. Nerden çıktı bu dayak olayı?
Ekşın seviyorum galiba. Sizde beni değil mi? Seviliyorsunuz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No friend
ChickLitHoseok; Ben mezun oluyorum. Namjoon: Onu biliyoruz. Hepimiz oluyoruz güneş kafalı. Seokjin; mezun? Jimin; Lan!!!!! Taehyung; bu yoksa? Yoongi; Hobie mezun mu oluyon? Jungkook çevrim dışı