Geldik mi Çakır Ağa? Çakır gözleri bir köy evine çevrilmiş olduğu halde cevap verdi: ‐ Geldik sultanım! Bu "sultanım" kelimesi gayet yavaş söylenmişti. Önünde durdukları ev tek başına, köyün en kıyısındaki evdi. En yakın evden bile elli adım uzaktaydı. Asıl köy daha biraz ilerde başlıyordu. Kırk evlik bir köydü. Çakır, kağnıyı kapıya kadar yaklaştırarak durdurdu. Çevresine şöyle bir baktıktan sonra kapıyı tıkırdattı. Bekledi. Bütün köyde, derin bir sessizlik vardı. Sabırsızlıkla yeniden ve daha kuvvetle vurdu, dinledi. İçerde bir kıpırdama vardı. Bir daha vurdu. Yürüyen birinin ayak sesleri yaklaştı ve bir kadın sesi duyuldu. ‐ Kim o? Çakır, ağzını kapıya yaklaştırarak cevap verdi: ‐ Aç, ana benim... ‐ Çakır! Sen misin? Kapı açıldı ve orta yaşlı bir kadın, hayretle genç adama baktıktan sonra kağnıyı görerek sordu: ‐ Konuk mu var Çakır? Bu zamanda niye geldin? Çakır, elini dudaklarına götürerek, sus işareti verdikten sonra yavaşça: "Işığı yakıp yardıma gel" dedi Kadın, eve girerken kendisi de kağnıya yaklaşarak arkadaki keçe perdeyi araladı. Sırtındaki kepeneği çıkararak karların üzerine attıktan sonra kağnıdaki sandıklardan birini kavrayarak kepeneğin üzerine oturttu: ‐ Eve girelim sultanım! dedi. İçerideki kadın, yavaş hareketlerle şiltenin üzerinden keçe perdeye kadar yaklaştı. Çakır, elinin uzatmıştı: ‐ Sandığa basarsanız sultanım... dedi. Sandığı bir merdiven gibi kullanan kadın ağır ve ihtiyatlı hareketlerle, Çakır'ın elinden tutmuş olduğu halde indi. Üç dört adımda kapıdan girdi. Yaktığı mumu tutarak ortalığı aydınlatan ev sahibinin kılavuzluğu ile yürüyüp sedire oturdu. Gülümseyen bir yüzle 'Hoş geldin konuk' diyen ev sahibine 'Hoş bulduk bacım' cevabını verdikten sonra kimsenin duymayacağı kadar yavaş bir sesle 'Allah'a hamdolsun' diye söylendi. Çakır, bu sırada büyük bir çabuklukla iş görüyordu. İlk önce kağnıdaki sandıklarla torbaları, sedirin yanına taşıdı. Sonra öküzlerle atını ahıra çekti. Bu evde Satı Kadın, iki yaşındaki oğlu ile birlikte oturuyordu. Çakır'ın sütanası olan ve onun tarafından sahici bir ana kadar sevilen Satı Kadın komşu Türkmen oymağından bu köye otuz yıl önce gelin gelmişti. Şimdi kırk beş yaşında, sağlam,dinç ve iyi yürekli bir kadındı. Büyük oğlu Niğbolu savaşında, kocası da Ankara Savaşında şehit olmuşlardı. İki kızını evlendirip gurbete göndermiş, bu evde iki yaşındaki küçük oğlu Evren'le yalnız kalmıştı. Bir dileği Evren'i sipahi yapmaktı. Kocası ve büyük oğlu