XI/caress my hair

8.9K 928 282
                                    

Sessizlik çok rahatsız ediciydi. Aldığım her nefes önce dört duvara sonra da kulağıma çarparken diğerlerinin yanına bir tane daha ekledim. Yatakta sırtüstü döndüm ve tavandaki zar zor seçilen çıkmalara baktım. Sıva yapılıp yeniden boyanmalıydı çünkü boya kabarmıştı.

Taehyung kısık bir horultuyla göğsünü kaşıyıp uykusuna devam ettiğinde dikkatim dağıldı. Ah, daha doğrusu başka yöne çekmeye çalıştığım düşüncelerim bin parçaya bölünüp ayak ucuma düşüvermişti.

Jimin başlı başına öyle bir karmaşaydı ki, neresinden tutsam elimde kalıyordu. Derdi neydi, onun dengesini bu denli bozan neydi ve en başında benimle sorunu neydi? Tüm bu sorular ve daha cevaplamaya sıra gelmeyen, daha da gelmeyecekmiş gibi görünenler beynimin içini kemiriyordu. Sanki içeride küçük bir ağaçkakan vardı ve yavaş yavaş zihnimin tüm köşelerini oyup duruyordu. Ben kendimi bile savunamıyordum, tıpkı bir ağacın gövdesi gibi hareketsiz durmuş delik deşik olmayı bekliyordum.

Bir ay, koskoca bir ay, onun beni tanımamazlıktan gelmesi, bana laf sokup durması ve boş bakışlarıyla geçmişti. Tek bir elle tutulur sebep vermemişti avuçlarımın arasına ki ben kendimi teselli edebileyim. Tek bir açıklaması olmamıştı ki onun gidişini kabullenebileyim.

Ben ona anlatsa da anlatmasa da kal diyemezdim ki. O gitmeyi seçerse giderdi, sesim çıkmazdı. Fakat bir sebebi olduğunu bilseydim eğer, acımı dindirecek bir dayanağım olurdu. Zihnimdeki o ağaçkakanı zehirleyecek kuvvetim olurdu. Kuvvetim, ilacım olurdu. Fakat o her zaman ki gibi sır dolu kutusunun içine girmiş ve orada sıkışıp kalmıştı. Ona elimi uzatmama izin vermiyordu, karanlıkta uyumayı seviyordu. Ben de severdim karanlığı, fakat onun karanlığı tek kişilikti. Sığamıyordum ki hiç, omuzlarım acıyordu.

Taehyung yeniden horladığında oflayarak yataktan doğruldum. Açık pencereden tek bir dalı kıpırdatacak zayıflıkta esinti bile gelmiyordu. Zihnimin kalabalıklığı şakaklarıma baskı yapıyordu ve olası bir baş ağrısı yakındı. Öğlen uyumuş olmanın da verdiği etkiyle, uykum da yoktu. Bu gece sıkıntıdan ölmeye mahkumdum her türlü.

Evde derin bir sessizlik hakimdi. Şu anda herkesin horul horul uyuduğuna adım kadar emindim, yoksa bu kadar sessiz kalmaları imkansızdı. Ayaklarım soğuk parkeye değdiğinde rahatladım ve başımı omzumun üzerinde sağa sola yatırarak ensemdeki düğümü çözmeye çalıştım. Yataktan kalktım, dosdoğru kapalı ahşap kapıya döndüm, hafif bir gıcırtıyla açıldı kapı ve girişteki lambanın kısık ışığı bir müddet gözlerimi aldı. Etrafı incelerken önümdeki bitişik koltuklarda birini gördüm. Dizlerini kendine çekerek uzanmış olmalıydı ki, bacaklarından başka bir şey görünmüyordu. Birilerini ya uyku tutmamıştı ya da burada uyuyakalmıştı.

Sessiz ve yavaş adımlarla koltuğun arkasına ilerledim ve merakla eğilerek koltuğun ardında kimin olduğuna baktım.

Jimin kolunun tekini başının arkasına yaslamış, diğer eli göğsünde dinlenirken kendine çektiği dizleriyle oldukça rahatsız olduğunu düşündüğüm bir konumda uyuyordu. Titrek bir nefes çektim ciğerlerime.

Onu uyuyorken görmeyeli epey olmuştu. Ve o an fark ettim ki, onda en çok özlediğim şeylerden biri bu olabilirdi. Sakin, güzel ve kusurları tek tek öpülesi yüzünün hoş kıvrımları, sıcak teninde öyle dokunulası görünüyordu ki... Ondan izin almadan, ona yaklaşmaya korkmadan onun uykusunda yüzünü sevdiğim, öptüğüm günlere olan özlemim arttı. Geçmişe olan kıskançlığım çığ gibi büyüdü ve ciğerlerimin en çok oksijene ihtiyacı olan köşesini dağladı.

Buradaydı fakat o kadar uzaktı ki.

Elimi uzatsam sıcak tenini avuçlayacaktım fakat buna iznim bile yoktu.

apego ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin