Korna sesiyle gözlerimi araladım. Kafama yayılan acıyla başımı tuttum. Nerede olduğumu idrak etmeye çalışırken aklıma gelen ilk şey Freya'ydı.
"Freya nerede?" Kemerimi çıkarmaya çalışıyordum.
"Merak etme seni bağlamadım," düğmeyi göstererek devam etti. "Buraya basman yeterli."
Adamın yüzünü bir yerden hatırladığımı farkettim. "Yani sen Elijah'sın."
"Evet, ta kendisi."
"Karşımdasın."
"İyi de sen," Hatırlamamla yanaklarımın kızarması aynı anda olmuştu. "Okulumun olduğu sokağın sonunda arabasıyla bekleyen, markette sürekli gazetelere bakan ve parkta banklarda oturan adamsın.. Gittiğim her yerdeydin."Yüzüme bakmıyordu. "Hep yanımdaydın."
"Karıştırıyor olabilirsi-"
"Lütfen inkar etme, ne gördüğümün biliyorum." Gözümü yola diktim ve kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırdım. "Kaybolduğumda beni eve götüren de sendin." Dayanamayıp aklımı yiyip bitiren soruyu sordum. "Neden benimle hiç konuşmadın."
"Konuşmazdım."
"İyi de neden? Hiçbir şeyi anlayamıyorum."
"Çünkü henüz çok küçüksün. Hepimizin senden uzak durması daha iyiydi."
Kollarımı birbirine bağlayıp camdan yıldızları seyretmeye başladım. "Neredeyiz?"
"Niklaus'un evine gidiyoruz."
"Niklaus ve Hayley'in yani." diye doğrulamak istedim.
Gözünü hiç yoldan ayırmıyordu, belki de bu yüzüme bakmaması için bir nedendi ama yinede çok asil gözüküyordu.
"Aslında Hayley artık orada yaşamıyor." Yüzümü buruşturup kafamı tamamiyle ona çevirdiğimde nihayet yüzüme bakabilmişti. "Hayley yaşadığı bir olay yüzünden kafa dağıtmak için bir süredir farklı bir yerde yaşıyor. Ama onun yerine Rebekah var."
"Ya Hope, annesini o süreden beri hiç görmedi mi?"
"Hayır vakit buldukça görüşüyorlar ama sadece Hope."
"Ne güzel." Söylediğimden sonra sessizlik oluşmuş, çok süre geçmeden konuşmuştu.
"Evet, sen Hope'u ve tüm bunları nereden biliyorsun?"
"Freya'nın bir günlüğü olduğunu biliyor muydun? Tanrım o kitap bir ansiklopedi gibi." Bu sefer ikimizde gülmeye başlamıştık.
Cevap verirken hâlâ gülüyordu. "O eskiden de öyleydi."
Kemerimi yine takıp kafamı kemere yaslamıştım. "Şey acıktın mı?"
"Hayır, ya sen?"
"Belki birazcık." Parmağımla 'birazcığı belirtmeye çalışmıştım.
"İleride bir bar var, orada durabiliriz." Dediği şeye gülümsemekle yetinmiştim.
<><><><><><><><><><><><>
Arabanın motor sesi durduğunda kulaklarım gülümsüyor gibi hissetmiştim. "Geldik mi?"
Kafasını yukarı aşağı sallayarak cevabını belirtmişti. Arabanın kapısını açmıştığımda soğuk hava yüzüme çarpmıştı. Hemen kemeri çıkarıp arabadan inmiştim. Üzerimde kısa kollu bir tişort vardı ve bu hafifçe titrememe yetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daughter of Kol / Madison Lia Mikaelson
Diversostanrı yardıma ihtiyacı olan bir aptala yardım eder