yapmamıştı. Ağaç korkuyordu. Sıra ona gelir diye korkuyordu. Hatta arkadaşları ölür diye korkuyordu. Ama diken neşeliydi bunlardan haberi yoktu. Mutluydu. Söyleseydi de anlamazdı ki. O mutluğu seviyor. Ben mutsuz olmaya mecburum. Benim doğamda var. Hayır her şeyi sırtına almaya kalkma kendine eziyet etme. Neden ki her zaman bu yükü taşıması gereken biri olur. O benim işte. Dostlarına güven onlara daya sırtını bir kerecik bile olsa. Diken Ağaca baktı gülümsedi. Adam Ağaca baktı gülümsedi. Ağaç mutlu olmuştu. Dostlarını hiçe sayamazdı. Onlara güvenmeliydi. En azından bu dünyada yapayalnız değildi. Belki de hiç tanımadığı ama oralarda bir yerde aynı onun gibi olan varlıklar vardır. Onlarla hiçbir zaman tanışamayacağını fark eden Ağaç üzülmüştü. Tek tek yok oluyorlardı. İnsanlar çok bencildi çok. Diken dostlarını neşelendirir. Güldürür. Ama o gün dikenin tek düşündüğü Adam ve onun hareketli yaşamıydı. O da hareket edip daha çok macera yaşamak isterdi. O zaman her şey daha güzel olurdu. Ama bu sıkıntılı durum hemen geçti yerini neşeye bıraktı. Arkadaşlarını neşelendirmeye devam etti. Adamın aklına da dahiyane bir fikir gelmişti. O da dostu saydığı Ağacı mutlu etmek istiyordu. O da iyi biriydi içi mutluluk doluydu. O gün ordan ayrıldı. Daha sonra geri döndüğünde elinde bir fidan vardı. Yeni ve küçük dostlarını bereketli toprakla kavuşturdular.